Yani bahsetmeye çalıştığım şey zamanının Steve Davis'i ve ardından gelen Stephen Hendry'si özelinde. Belki O'Sullivan da eserekli bir herif olmasaydı 90lar'ın sonundan itibaren domine edebilirdi snooker'ı ama malûm Ronnie bu, sağı solu belli olmayan manyak bir herif :)
Zaman zaman Steven Maguire çıkıyor, zaman zaman Shaun Murphy. Eskiden Paul Hunter vardı; Neil Robertson'ı benzetiyorum şimdi ona. Kanserden hayatını kaybetti yanlış değilsem 2004 yılında. Daha çok yeni bir snooker izleyicisiydim ve genelde onun maçlarına denk geliyordum, garip bi sevgim vardı. Hiç unutmuyorum, öğrendiğimde çok ağlamıştım.
Mark Williams'ın dönemi vardı, Greame Dott'ın şampiyonluğu, Ken Doherty'nin formda zamanları ve tabii ki 92 jenerasyonunun büyücüsü Wishow Büyücüsü John Higgins.
Snooker gelişmesiyle Asya'ya yayılma başladı, bundan 5 sene evvel Ding Junhui diye bir çocuk geldi sahneye, mental dayanıklılığı çok zayıftı; Masters'ta azgın O'Sullivan taraftarının bozgununa uğradı ve çok uzun süre sıralama turnuvalarında başarı elde edemedi.
Mark Selby ve Neil Robertson gibi çok renkli isim iyice ön plana çıkmaya başladı, sürpriz Asyalılar türedi; Marco Fu ve Tian Pengfei gibi. Kaptan Ali Carter çok önemli işler yaptı.
Daha da uzar gider bu liste, artık tek bir kişinin hegemonyasında değil snooker 2000'lerin başından beridir. Formlar inişli çıkışlı olsa da artık her turnuva kendi kahramanını çıkarmaya, kendi sürprizlerini yapmaya başladı. Arka plandaki oyuncular kamera karşısında oynamaya alıştıkça, seyirciyle iletişimi güçlendirdikçe rahatladılar; daha çok oynamaya başladılar kendi oyunlarını. Baskıyı kaldırabilenlerin sayısı her geçen gün artıyor artık.
Barry Hearn'ün de atılımlarıyla çok daha fazla kişiye ulaşmaya başladı. Böyle olunca da artık ikiden fazla favori gösteriliyor. John Higgins ve Ronnie her sene olduğu gibi favori. Mark Selby büyük turnuva oyuncusu, garip bir havaya giriyor özellikle Masters'da. Mark Williams bileğindeki problemle başa çıkabilmeye başlamıştı ve beklenen oldu; formu oldukça hızlı bir yükseliş içersinde.
Ding Junhui kafayı toparladı ve yine kimesinin çeyrek/yarı finalden önce karşılaşmak istemeyeceği oyuncu oldu. Peter Ebdon her zaman bir tehdittir. Yani bunu Pool ağzıyla söyleyecek olursak; narkoz oyun stiliyle her rakibi bezdirebilecek biri.
İşte böyle ilginç isimlerin olduğu bir turnuva başladı iki gün önce.
Mark Allen - Tom Ford
Mark Allen cuma akşamı ulaşabildi İngiltere, volkan patlaması yüzünden sekteye uğrayan uçuşlar onu da buldu. Biliyorsunuz, kendisi İrlandalı. Ancak feribot ulaşabildi Liverpool'a ve ailesiyle birlikte bir taksi/minibüs ayarlayıp öyle geçtiler Sheffield'a.
Tom Ford ise maça başlarken ilk kez bir Dünya Şampiyonası'nda ana tablo maçı oynuyormuş gibi değildi, oldukça rahat gözüktü ve bir century-break yaparak ilk frame'de avantaj elde etti. Fakat snooker'ın kara talihi; bir kırmızı kaçınca masayı Mark Allen'a bıraktı ve o da 66'lık bir seriyle elini ısıtıp ilk frame'i aldı. Yol yorgunluğunu atmış gibiydi.
Sonrasında da elde ettiği ilk fırsatları güzel seri inşalarıyla değerlendirerek bir anda 4-0'a getirdi skoru ve arkasına aldığı rüzgârla 7-0 gibi çok büyük bir avantaj yarattı. Biliyorsunuz, ilk tur maçları 19 frame üzerinden oynanıyor ve dolayısıyla da 10 frame alan taraf turu geçiyor.
Skor 7-0'a geldikten sonra maç boyunca belki de ikinci şansını elde etti Tom Ford ve tabelaya 107'lik bir seriyle ilk frame sayısını yazdırmayı başardı. Ancak hemen bir sonraki frame'de Mark Allen bütün seyircileri inanılmaz heyecanlandıran bir girişim yaptı ve 147 şansı yakaladı, herşeyi çok güzel götürdü. Gayet iyi toparlama vuruşları çıkardı. Fakat kırmızıların dağılımı yüzünden siyaha kalamadı ve sarıya dönmek zorunda kaldı.
Bundan sonra da skor 8-1'e geldi. Buradan sonra Tom Ford'un maçı çevirmesi imkansıza yakındı; sadece tek bir frame verme imkanı varken 7 frame kazanmak zorundaydı. Ama en azından daha hoş bir skorla turnuvaya veda etme fırsatı vardı; bunun için de pazar sabah seansını beklemesi gerekecekti.
John Higgins - Barry Hawkins
Geçen senenin şampiyonu John Higgins, Barry Hawkins karşısında oldukça zorlandı ilk gün. İlk frame'den sonra masayı resmen Hawkins'e bıraktı. O da century break'lerle durumu bir anda 3-1'e getirdi ve Higgins'e bu maçın hiç de kolay geçmeyeceğinin sinyallerini verdi. Barry Hawkins, ritmini bulduğunda oldukça tehlikeli olabilen bir oyuncu. Konsantrasyonu her ne kadar çabuk dağılsa da fırsat bulduğunda çok kolay kaçırmayan bir isim. Ve Higgins de ona bu fırsatları verdi.
Sonrasında Higgins toparlanır gibi oldu ve durumu 3-3'e getirdi. Ancak devamındaki iki frame de Barry'ye gitti; gayet güzel seriler gerçekleştirdi ve 5-3'e getirdi. Günün son frame'ini Higgins kazanarak farkı tek frame'de tutmayı başardı; 5-4.
Akşam seansına gelindiğinde salon iyice dolmuştu; işten çıkan isimlerin de maça gelmesiyle salon iyice hareketlendi. Belki de taraftar desteğinden mütevellit, Higgins bambaşka bir oyunla geri döndü. Durumu 5-5'e getirdi. Ardından yaptığı 121'lik seriyle ilk frame'den bu yana ilk kez öne geçmeyi başardı. Higgins'in oyunu güçlendikçe Hawkins silikleşmeye başladı ve durum bir anda 8-5'e geldi. Artık o dakikadan sonra da Higgins'in galibiyete yürüyüşünü izledik.
Galibiyetten sonra yaptığı açıklamada sabah seansını sadece tek framelik bir farkta tutabildiği için şanslı olduğu itiraf etti Higgins ve ekledi; "Sabah seansında tam bir sinir küpüydüm, çok gergindim. Ama akşam seansında oyunumu yukarıya çekmeyi başardım. Sadece benim için değil, Barry için de oldukça gergin bir maç oldu."
Stephen Hendry - Anda Zhang
Stephen Hendry oldukça zor geçecek, hatta bir seans arasında kendisine emekliliği düşündürtecek bir maça çıkacağını tahmin bile edemezdi sanırım 18 yaşındaki Zhang'ın karşısına çıkarken. Fakat daha ilk seanstan belliydi; O'Sullivan'la birlikte çalışan ve akranım olan Anda Zhang oldukça güçlü bir performans sergiledi. Hendry sadece 5-4'lük bir liderlikle kapattı ilk seansı.
Hatta Zhang'in güçlü performansını şöyle açıklayayım; maça gayet iyi başlayan Hendry, Zhang karşısında 4-0'lık avantaj sağlamıştı. Bu noktadan sonra henüz 18 yaşındaki bir gencin oyundan kopmasını beklersiniz büyük ölçüde değil mi? Öyle olmadı. 4-0'ın ardından 4-3'e getirdi. Hendry seansı önde kapamayı garantiledi 5-3'le ancak seansın son frame'ini Zhang'e kaybetti ve genç oyuncu takibini sürdürdü; 5-4.
Michael Holt - Joe Perry
Çok iyi arkadaş olan bu ikilinin karşılaşmasında Perry tecrübeli ve sinirleri güçlü taraf olarak iyi başladı. Holt 32 yaşına gelmiş olsa da hala daha kamera karşısında oldukça gergin oluyor. Yine böyle oldu ve kameralar da inat edermişçesine onun her stres belirtisini çekmek için uğraştılar.
Holt'un oyunu pek çok hatayla bölündü. Bir türlü ritm yakalayamadı ve Perry'ye sürekli fırsatlar verdi. Perry de bu fırsatları geri çevirmeyerek 5-1'lik bir sonuca yürüdü hızlı bir şekilde. Özellikle beşinci frame çok önemliydi; Holt 63'lük bir seri yakalamasına rağmen çok uygun durumdaki masayı Perry'ye bıraktı.
Perry de frame'i o noktadan alarak kazandı ve belki de Holt'un bu seans için maçtan kopmasını hazırlayan en büyük etken oldu. Yedinci frame'de de fırsatlar yakalmış olsa da Holt, bir türlü istediği serileri yakalayamadı ve yedinci frame'i de Perry'ye bıraktı. Holt'un konsantrasyondan çok uzak oyunu seans boyunca sürdü.
İş böyle olunca da Perry oldukça rahat bir oyunla durumu 7-2 yaptı ve seans arasına girildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder