Dün geceyi bir, anons hatası yüzünden sahaya atlayan bir Fenerli'ye bir de Bursa'da iki dakikalık bitmek tükenmeyen bir bekleyişi yaşayan Bursalı'ya sormak lazım.
Sadri Başkan şu ülkenin belki de Yılmaz Vural'la birlikte en esprili spor adamıdır. Ve onu Yılmaz Vural'dan ayıran en büyük özellik de söylediklerinin kaygısını taşıması ve o ince espri anlayışının yanlış yerlere çekilmesine müsaade etmemesidir.
Kupa'dan sonra gazetecilerin sıkıştırmasından sonra kürsüden inmesine ramak kala kurduğu bir cümle vardı, ben o an "Bursa şampiyon" demiştim kendime;
"Tamam hadi bakın bişey söylicem, yarın yazarsınız bunu gazetelere; Fener bize kupayı verdi biz de onlara şampiyonluğu vericez, hadi eyvallah"
..ve indi kürsüden
Gerek Aziz Yıldırım için sürekli söylenen o "satın alma" işlemleri gerekse Şenol Güneş'in oyun bilgisiyle Sadri Şener'in kişiliği, o an bana Bursa'nın şampiyon olacağını söylemişti.
Çünkü; Sadri Şener çok sıkılmıştı şike'ydi şaibe'ydi. Son maç Fener'e yatacaklar, beşincilikleri garanti laflarından usanmıştı. Aziz Yıldırım'ın işlerine akıl sır ermez ama büyük ihtimalle kendisi de kalede böylesi, klişe bir cinasla, "Onur" mücadelesi vereceğini tahmin edemezdi Trabzon'un.
Ama oldu, gerek 4 büyükten biri olarak ve haklı olarak Fener'in şampiyonluğunu istememe ihtimalleri ve gerekse de basında dönen rahatsız edici şaibe lafları yüzünden Trabzon bu maça puan kapmak için hazırlandı.
Ve attıkları gol o kadar akıllıcaydı ki; Şenol Güneş maç içerisinde biri spiker tarafından da belirtilmek üzere pek çok kez sahanın kenarına gelerek oyuncularını hakeme itiraz etmemeleri konusunda uyardı. Ve Fener, yine Emre sayesinde hakeme üçlü itiraza gidince Burak Yılmaz'ı unuttular serbest vuruş esnasında. Burak kaleyi düşünmüştür yada düşünmemiştir, o top kaleye girdi.
Onur'a değinmek lazım; ben Guus Hiddink olsam kaleyi kayıtsız şartsız Onur'a bırakırım. Saracoğlu'nda, Fener'in şampiyonluk maçında, 50bin kişinin ve Aziz Yıldırım'ın karşısında bu konsantrasyon, bu oyun. Hakikaten çok özel bir maç çıkarttı Onur. Giray'ın kurduğu etten duvarı da unutmamak lazım.
Belki biraz Barcelona - Inter maçını andırdı çoğu zaman maç fakat Trabzon saf bir mücadele koydu ortaya.
Hiçbir Galatasaraylı haklı olarak Fener'in şampiyonluğunu istemez, istemedim de. Ama Bursa'nın şampiyonluğuna ve Trabzon'un gurur mücadelesine sevindiğimden çok daha az sevindim Fener'in şampiyon olamayışına. Çünkü buna bu sezon hakkım yok; ne kadar spekülasyonlar dönse de ne kadar "satın alma" lafları her sinirli anda dillere pelesenk olsa da Fenerbahçe Spor Kulübü'nün bu altın senesinde, hemen her branşta final ve şampiyonluk gördüğü senede sanki Galatasaray şampiyon olmuş gibi kıç yırtanları buradan kınıyorum.
Ertuğrul Sağlam'a en içten tebriklerimi, ülke futboluna yaptığı ve yapacağı katkılardan dolayı da teşekkürlerimi iletiyorum.
Fener her ne kadar sayısız gol pozisyonu bulsa da Bursa 2-0 yapana kadar ve Trabzon 1-1'i yakalayana kadarki ataklarıyla sonrasındaki atakları arasında dağlar boyu fark vardı. Alex'in son pozisyondaki kaçırışı, Gökhan Ünal'ın alır almaz vurması gereken pozisyon bir o yana bir bu yana çekmesi, panik halinde sürekli ileriye oynanması. Atakların olgunluğu bir anda gitti Fener'de, statta o 50bin kişinin inanılmaz ıslığı ve tezahüratı bir anda tedirgin mırıldanmalara ve kesik bağırışmalara bıraktı yerini.
4 sene önce yine 34. maçtı. Fener yine yendiği takdirde arkasına bakmayacaktı. Galatasaray 2-0 yenerken Fener yine 1-1 berabere kalacaktı. Ve o Denizlispor'da bir adam vardı; Mustafa Keçeli.
Aynı Mustafa Keçeli, 4 sene sonra ve yine bir 34. haftadan Fener'den şampiyonluğu çalan takımda kupayı kaldıran isim oldu.
Bir Trabzon vardı, Fener'in şampiyonluğunu garantileyen bir maç vardı. Sürekli 96'nın intikamı deniyordu. Van'ın Gazabı vardı dillerde. Trabzon büyükler arasında belki de en temizidir. 96'nın intikamını düşündüklerini sanmıyorum ama kapatılacak bir hesap vardıysa da belki de bu maçtaki mücadeleleri hala daha kafaları 96'da kalanlara cevap olmuştur.
Yarınki sınavı atlatim, daha çok konuşuruz bu şampiyonluk üzerine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder