20100316

UCI ProTour 2010 || Tirreno-Adriatico

Vallahi dün akşam diye söz verdim ama işte, aylardır blog'a adam gibi uğramayınca elim soğumuş resmen. İki Denizin Yarışı biteli üç gün oldu ve bisikletçiler bir hafta içinde bir denizden diğerine pedal çevirdiler.

Bu arada UCI ProTour dediğime bakmayın, 2008'den bu yana ProTour kapsamında koşulmuyor Adriatico turu.

Peloton organizması iyiden iyiye ısınıyor sezonun ilerlemesiyle birlikte. Birkaç birer haftalık turun ardından klasiklere doğru yol alacağız. Ondan sonra da zaten sezon iyice kızışmış, Tour de France olmadı Vuelta gibi hesaplar iyice artmış olacak.

Tirreno-Adriatico, Paris-Nice'le birlikte Avrupa Klasikleri'nden evvel koşulan birer haftalık turlardan biri. Özellikle 20 Mart günü yapılacak olan 2010 yılının ilk klasiği, Milan-San Remo'dan önce tüm takımlar form düzeylerini görmek için bu iki tur arasında tercih yaptılar. Her ne kadar pek çok yarışçı Paris-Nice'i tercih etse de özellikle sprinterler ve klasik yarışların veteranları Adriatico'nun San Remo için biçilmiş kaftan olduğunu biliyordu.

Sprinterlerin Adriatico Turu'nu seçmesindeki bir diğer önemli etken de hava şartlarıydı kuşkusuz. Her ne kadar sprinterler için daha elverişli bir güzergahı olsa da Tirreno-Adriatico'nun, Paris-Nice'e tercih etmedeki sebep genelde hava koşullarıydı.

Evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor tabii, Tirreno-Adriatico'daki hava koşulları hiç de öyle bal kaymak değildi, mart rüzgarı ve yağış vardı Tirreno'da da.

Frank Schleck, Leipheimmer, Voigt, Alberto Contador, Samuel Sanchez ve Valverde gibi önemli isimlerin neredeyse tamamı Paris-Nice'i tercih etmişti. Adriatico'da ise RadioShack hariç diğer tüm büyük takımlar vardı. Bu arada hatırlatalım, Lance Armstrong'un performansı hala daha ne kendi beklediği ne de takipçilerin beklediği düzeyde.

Tirreno-Adriatico 1966 yılında başlamıştı, yani Ballerini'nin doğduğu yıl. Geçtiğimiz ay hayatını kaybeden İtalya Milli Takım antrenörlerinden Franco Ballerini'ni de anılmış oldu böylece.
Mart 10, Etap 1 - Livorno'dan Rosignano Solvay 148km

Yarış Livorno'dan başladı, buna tam İtalya'nın baldırı demek de mümkün. Thyrrenian Sahili'nden başlayan birinci etap yaklaşık 150km uzunluğundaydı ve yine muhteşem manzaralara şahit olduk. Ufak ama sık tepeler, zeytinlikler ve üzümbağlarıyla dolu upuzun bir 148km.

Milram Takımı kötü giden sezonu toparlamaya devam ettiler ve Gerdemann'la etap birinciliğine ulaştılar. 4km kala Rosignano Maritimo tepesinde Caisse d'Epargne'den Paolo Lastras ve Saxo Bank'tan Matti Breschel'le atağa geçti Gerdemann. Sezon başlamadan evvel takımların ve yarışçıların antrenmanlarıyla ilgili bazı blogları, röportajları ve raporları okumuştum. Gerdemann sezon öncesinde sprint üzerine çok fazla çalışmamıştı. En azından benim aklımda kalan buydu.

Gerdemann'ın geride bıraktığı o küçük kaçış grubundaki isimlere bakınca Lastras ve Breschel'i görüyoruz ki bu iki isim de hakikaten çok iyi iki sprinterdir. Hatta çok da güçlü gözüktüler Gerdemann'ın yanında sprint'e ilk başladıklarında.

Hava koşulları Paris-Nice'te kötüydü dedik ama burada nerdeyse daha kötüsü karşıladı bisikletçileri; yağmur. Sadece yağmur değil, rüzgar ve buz gibi keskin bir yağmur. Yani daha ilk etaptan hava muhalefetine dayanıklı yarışçıların ortaya çıkacağı belliydi.

Sadece hava olsa gene iyiydi, bir başka moral bozucu haber daha vardı etap başlamadan evvel; Massimo Guinti EPO'daki testlerinin pozitif çıkması sonucu doping gerekçesiyle yarıştan diskalifiye edilmişti.

Mart 11, Etap 2 - Montecatini Terme 165km

Gün sprinterlerin günüydü. Tom Boonen neden Belçika Ulusal Şampiyonu olduğunu gösterdi ve çok ciddi rakipleri geride bıraktı. Paul Martens ve Daniele Benatti'den bahsediyorum. Bu etap galibiyetinin Boonen için bir önemi daha vardı; İtalya sınırları içindeki ilk galibiyeti oldu Adriatico'nun ikinci etabı.

Liquigas yine takımca çok iyi iş çıkardı ve Benatti'yi harika taşıdılar. Pelotona liderlik eden yine Liquigas oldu. Oldukça önemli bir avantaj yarattılar Benatti için ama Boonen son 200m'de öyle bir sprinte kalktı ki tüm peloton Benatti'yi taşısa bile fayda etmezdi. Zaten öyle de oldu; Benatti Boonen'e cevap veremedi.

Tom Boonen'in kendisi de sonradan yaptığı açıklama İtalya'da kazanmanın onun için ne kadar önemli olduğundan bahsetti. İtalyan yarışlarını sevse de İtalya hariç hemen her yerde bir etap galibiyetinin bulunmasından bahsetmiş. Ve şimdi İtalya'da kazandığı bu ilk galibiyetle oldukça yüksek bir motivasyona ulaştığını söylemiş. İşte biraz da bu yüzden bugünkü Milan-Sanremo'nun favorisi olarak gösteriliyordu.

Katar ve Tour of Omen'daki toplam üç etap galibiyetinin ardından Adriatico'daki bu zafer Boonen'in sezondaki dördüncü galibiyeti oldu. Ve tabii Avrupa'daki de ilk galibiyeti 2010 senesi için konuşacak olursak.

Aslında ikinci etapta çok da iyi bir kaçış grubu vardı. Son iki 14.5km kontrol noktasına bir ara farkı 4dk.ya kadar çıkardılar. Ama Liquigas ve Sky'ın önderliğindeki peloton canavarı son bölümlere doğru yuttu kaçanları. Kaçan gruptan Ignatiev, yakalanmaya ramak kala tek başına bir atak daha yaptı ama fazla uzağa gidemeden Liquigas ekibi tarafından pelotona dahil edildi.

Linus Gerdemann klasman liderliğini ve dolayısıyla da mavi mayoyu korusa da Tom Boonen'le klasman sürelerinin eşitlenmesine manî olamadı, Pablo Lastras da üçüncülüğe düştü.

Üçüncü etap ve devamı geliyor. Sonra da Milan-Sanremo'ya bakarız. Bu arada Liquigas takımcana çok formda, geliyorlar gümbür gümbür sanki.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails