20091128

NBA Power Rankings #1

Lakers sezon başından beri yer verdiğim ilk Power Rankings'in birinci sırasında yer alıyor 4'te 4 yaptığı haftanın sonunda. Gasol'un da dönüşüyle LA'de işler iyice şampiyonluk havasına girmeye başladı. Dahası, artık oynadıkları oyun da keyif vermeye başladı. Sadece panyanın karşısından değil, potanın arkasından da sayılar atmaya başladı takım. Sezon başlayalı bir ay oldu ve Phil Jackson takımı resmen adım adım tekrar şampiyonluk ritmine sokmayı başardı. Gasol/Odom/Kobe anlaşmaya devam ederse sorun olmayacaktır.

İkinci sırada Orlando Magic var. Savunma hala daha sıkıntıda, hücum ise tam dengeyi tutturmuş değil. Vince Carter etrafındaki yetenek cümbüşünün farkına varabilmiş değil ve Jameer Nelson bir kez daha sakat. Ama geçtiğimiz haftayı 4-1'lik bir seriyle geçtiler ve dahası ligin flash takımı Atlanta'yı Atlanta'da zorlanmadan geçmeleri yetmiyormuş gibi bir de Celtic'i deplasmanda mağlup ettiler. Bu haftaki tek mağlubiyetleri Heat karşısındaydı. Önlerinde ise şimdi Bucks, Knicks, Nets ve Warriors var. Warriors'ın hücumlarına dur diyebilirlerse kayıpsız atlatabilirler bu dört maçı.
Son sekiz maçın yedisini kazanan Cleveland'da ise işler güzel gitmeye başlamış gibi gözüküyor. Hele bir de Shaqsız başardıkları bu seri, takım için gerçekten ümit verici. Gerçi şimdi önlerindeki fikstür oldukça can sıkıcı, Phoenix, Dallas ve Chicago. Bu üç maç gerçekten çok önemli bir sınav olacak Cavs için. Ama kanımca asıl mesele kazanmak yada kaybetmek olmayacaktır; tekrar bir ritm yakalamak, momentumu takım lehine çevirmek ve takım içindeki kimyayı sağlamak. Ayrıca bu zorlu üç maçı sakatlığa kurban gitmeyerek atlatmak.

Suns 7-1'lik başlangıçtan bu yana sadece iki mağlubiyet aldı ve şuan 11-3'teler. Ancak D'Antoni zamanındaki rotasyon sıkıntısı hala devam ediyor. İlk 5 yapması gerekeni zaten yapıyor. Suns'ın performansının devamlılığını bench'in katkısı belirleyecektir. Barbosa ve Dudley beklentileri karşılayan sayılar tuttursalar da Amundsen ve Dragic'ten biraz daha verim almaları lazım. Hele ki 35'ine gelmiş bir Nash ve ortaya koyduğu muazzam performansı da düşünürsek ben Suns bench'inde olsam sırf Nash'e olan saygımdan kendimi aşmaya çabalardım. Hawks, Hawks, Hawks. Hala daha yüksekten uçuyorlar ve o kadar istikrarlı gözüküyorlar ki All-Star arasına kadar kazanmaya devam edebileceklermiş gibiler. Aslında biraz 2000ler'in başındaki Nets ile 2007'den bu yanaki Magic'in karışımı bir durum Hawks'ınki. Nets de Magic de adım adım play-off'a ulaşmış, konferans finallerini aşmış ve en son Batı engeline Final'de takılmıştı. Hawks da şuan oyun ve tutturdukları ritm itibariyle benzer bir play-off yükselişi sağlayabilecekmiş gibi gözüküyor. Ha bu sene nereye kadar giderler bilemem ama 2010'dan doğru faydalanırlarsa ve takım kimyasını korurlarsa, herşey güzel olacaktır.

Yakaladıkları başarılı sonuçlardan sonra hiç hoş sayılmayan bir Clippers mağlubiyeti yaşasalar da çabuk toparlandılar ve Nets, Chicago ve Minnesota maçlarından galibiyetle ayrıldılar. Özellikle JR Smith'in tekrar form tutması takıma çok büyük ivme kazandırdı. Yaptığı spektaküler hareketlerle de Nuggets'a bir karakter kattı. Melo zaten sezon başından beri ortalamayı 30'a dayadı. Ayrıca Chris Andersen'in de tekrar takıma adapte olması da size açısında Denver'a derinlik kattı. İyi gidiyorlar, Billups'ın da top dağıtımı her zamanki gibi yerinde. Nihayet Greg Oden'a kavuşan Portland, iyi bir sezon geçiriyor. Özellikle son 10 maçta aldıkları 8 galibiyet ivme yakalamalarını sağladı. Brandon Roy'un performansı çok üst düzey, LaMarcus Aldridge istikrarı yakaladı ve beklenen katkıları yapmaya başladı. Greg Oden de Chicago karşısındaki career-high'dan sonra takıma sağlayacağı katkıların sinyallerini verdi. Yanlız Blazers'ın oyununda kağıt üstünde beklentinin altında kalsa da aslında önemli rol oynayan biri daha var; Andre Miller. Andre Miller asist/sayı dengesini sağlayıp her iki alanda da dişe dokunur preformanslar gösterdiğinde takım hep galip gelmiş.

Sezon başındaki o muazzam seriden eser yok Celtics'te. Özellikle son beş maça baktığımızda 2-3'lük bir durum görüyoruz. Tam Rajon Rondo performansını artırdı derken bu sefer de Rasheed sallanmaya başladı. Garnett'ten ise hiç bahsetmiyorum bile, o Knicks maçı neydi öyle?! Hala daha dizi dertli. Evet Amare'yle karşılaştırdığımızda Garnett daha rahat atlatabilirdi. Ama 1000'in üzerinde maç ve aynı istikrardaki bir kariyer. Umarım döner ve en azından bu sezonu bir daha sakatlanmadan tamamlayabilir.

Evinde oynadığı son üç maçtan bir mağlubiyet aldı Mavs. O da Golden State. Ancak bu hafta boyunca oynadığı maçlardan sadece Spurs karşısında sağlam bir performans sergilediler. Hatta Warriors'a kaybedeceklerinin sinyallerini Kings karşısında ucu ucuna kazanarak vermişlerdi. Josh Howard sakatlığı bir türlü atamadı üstünden, ortalıkta yok. Shawn Marion bir haftadır maç kaçırıyor. Jason Terry'nin kenardan getirdiği katkı ise pek çok maçta Mavs'a hayat verdi. Bunun haricinde bir tek Nowitzki ayakta, gene koca takım sırtında. Tim Thomas, Drew Gooden ve Dampier. Bu isimler de üretime katıldığı zaman ancak kazanmaları gereken maçları kazanmaya başlayacaklardır.

Parlak çocuğu hepimiz biliyoruz; Brandon Jennings. Özellikle Bogut'un sakatlığının ardından San Antonio maçının son çeyreğine kadar üç muazzam performansla takımını taşıdı ama Spurs'e takıldılar. Ne olursa olsun çok özel bir oyuncu Brandon Jennings. Özellikle Bucks cephesinden baktığımızda çok uzun zamandır böylesine heyecan uyandıran biri olmamıştı. Bogut döner ve Ersan da ritmini artırmaya devam ederse (tabii ki Jennings'in devam etmesi lazım) Bucks için güzel bir galibiyet yüzdesiyle bitebilir sezon. Ama bunda rol oyuncularının, Gadzuric Delfino Ukic ve Bell gibi, kenardan gelerek yapacakları katkı da kilit rol olacaktır.
Houston kararlılığıyla iyi sonuçlar almaya ve play-off hattına tutunmaya devam ediyor. Ama sadece kararlılık değil, savunmadaki etkinlikleri de çok önemli. Hele ki Chuck Hayes'in savunma zekası ve Shane Battier'in malûm mücadelesi, T-Mac ve Yao'suz Rockets'ın Batı'da tutunmasındaki en büyük faktörler. Ve tabii ki Ariza'nın gelişi. Ariza aslında bu savunma kimliğine çok şeyler kattı, takım arkadaşlarını zor durumda bırakmadan maç başına ikinin üzerinde top çalıyor. Tek sorunları "size". Gasol/Bynum ve Oden/Aldridge gibi devlerin bulunduğu bir konferansta Scola'yla zor. Ha tabii bir de Brooks'la Lowry arasında doğru tercih yapılmalı.
Salı günü Utah karşısında çok iyi bir geri dönüş gerçekleştirdiler. Kevin Durant takımı alıp götürüyor çoğu maçta. Ayrıca Russell Westbrook gibi gibi pasöre de sahip olunca sete setlerde de başarılı olabiliyorlar. Sezona iyi başlamayan üç numaralı çalyak James Harden da takıma ısınmış gibi gözüküyor. Takım olarak oldukça gelecek vaad ediyorlar ve şuanda da fena gitmiyorlar. Kazandıkları zaman genelde farka koşuyorlar. Ama oyundan da çabuk kopuyorlar. İki zor deplasman maçının olduğu dört maçlık haftada sadece Lakers karşısında mağlubiyet aldılar. Biraz daha sertleşebilseler, biraz daha az size sorunu yaşayabilseler.
Bu kadar mı yumuşak olunur ya? Gerçi Pacers karşısında bir yarıda 74 sayı atınca Phoenix'in hücum istatistiğini geçtiler ama işin savunma kısmında da bir o kadar berbat haldeler. Geçtiğimiz hafta içinde de sadece Pacers maçında galip gelebildiler. Sezon başından beri Orlando'yu yenemiyorlar. Aynı şekilde Celtics'e de direnemediler. Hele Stephen Jackson'ın gelişiyle iyi bir ivme yakalayan Bobcats karşısında silindiler. Önümüzdeki 5 maçın 3'ü de deplasmanda ve Hawks ile Bulls bu deplasmanlardan ikisi. Ve bir de pazar günü Suns maçı. Gerçi oldukça keyifli bir maç olacaktır, NBA'in Eredivisie'si diyebiliriz kaba tabirle.

Utah. Üç maç ard arda kazandıktan sonra toparlanmış gözüküyorlardır. Özellikle Spurs karşısındaki bedbaht talihlerini yenmeleri, toparlanmaya başladıkları izlenimini yaratmıştı. Ama Thunders karşısında aldıkları mağlubiyet kafaları tekrar karıştırdı. Okur'un istikrarsız hali de takımı büyük ölçüde etkiliyor. Thunders maçından bir gün sonra Bulls karşısında galip gelseler de takım içinde hala daha cevaplanması gereken sorular ve toparlanmaları lazım. 7-7'lik bir seri oynamaya çalıştıkları oyuna yakışmıyor. Ev sahibi olmak avantajdır, ama garanti değil. Buna alışmaları lazım. Thunders acı bir şekilde gösterdi bunu.
Ve Spurs. O şampiyon kadronun iskeleti hala aynı. Ve aslında asıl sorun da buydu çoğuna göre, artık yenilenmeleri gerekiyordu. Ama eminim ki Spurs önümüzdeki sezona 0-8'le başlayacak. Ve hemen ardından inanılmaz bir geri dönüş yaşayıp play-off potasına girecek, yetmeyecek konferans finallerinin adaylarından olacak. O yüzden Spurs'e öldü demeye gerek yok. Hele Duncan emekli olmadan yada başka bir takıma gitmeden, asla öldü denemez. Parker/Manu/Duncan. Bir şekilde ayakta tutarlar Spurs'ü.

Üst üste üç mağlubiyet. Tam all-star arasına kadar dayanamayacaklar mı derken biri Magic deplasmanı olmak üzere iki yakın galibiyet ama sonra kendi evlerinde gelen bir Wizards mağlubiyeti. Tamam sezon çok uzun, sonuçta takımlar şuan 15 maç civarında ama Heat'te top gene Wade'e bakıyor. O'Neal beklediğimden daha istikrarlı olsa da Chalmers'ın biraz daha fazla süre alıp top kullanması gerekiyor. Haslem de Marion'dan sonra sorumluluklarının ne kadar artığının farkına varmalı. Yazık günah Wade'e ya.
Altı maçlık güzel bir sezon başlangıcından sonra en son Kings karşısında galip geldiler. 19, 15 ve 22 sayılık farklar yiyip dört maç ard arda kaybettiler. Noah biraz daha fazla sorumluluk almaya başlasa da Luol Deng'in tek kişilik performansı yeterli olmuyor. Derrick Rose tekrar eski agresifliğine yaklaşmış gözüküyor sakatlıktan sonra biraz daha vakti var. Hele geçen sene play-off'larda gösterdiği performansı yakalaması için biraz daha sabretmemiz lazım. Hinrich ise 2004-2007 arasındaki o 77/81/80'lik sezon performansından iki sezondur iz yoktu, bu sezon da farklı değil. Rose'un da form tutmasıyla toparlayabilirler.

Beş maçlık bir galibiyet serisinden sonra çok sağlam gözüküyorlardı. Danny Granger'ın aldığı yüksek sorumluluk ve takım üzerindeki etkisi çok belliydi. Hala daha oldukça iyi gidiyor Danny Granger ama takımı için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil, son dört maçlarını kaybettiler, bir Clippers arası verdiler ve sonra Mavs'a gene kaybettiler.. Gerçi Cleveland'a karşı kazanabilirlerdi, üç periyot boyunca gerçekten çok iyi bir mücadele ortaya koydular ama maçlar üç periyottan biraz daha fazla sürüyor. Maçlar üç periyot olsaydı Nets rekora gitmezdi.
İşte ligin en ters takımı. NBA'in en iyi PG'lerinden birine sahipler ve takım ona bel bağlıyor çoğunlukla. Ama şimdi O sakat ve takım onsuz yoluna devam ediyor. Ne oldu?? Hawks ve Suns dahil olmak üzere son 5 maçlarından 4'ünü kazandılar. Ama bundaki kilit nokta Marcus Thornton ve Darren Collison'ın aldığı ekstra süreler. Jeff Bower gençleri rotasyona kattığında başarılı olacaklarını kanıtladı. Byron Scott da bilseydi bunun bu kadar basit olduğunu.. James Posey'den biraz daha katkı alabilseler daha rahat edecekler.

Chris Kaman'ın muhteşem dönüşü ve yükselişi, double-double'a yakın tutturduğu ortalama. Sezona büyük ümitler vaad eden Blake Griffin'den yoksun başladılar, hala daha da öyle devam ediyorlar. Baron Davis ise %38'lik isabet ortalaması ve 14.9pts'yle hiç de beklenen seviyede değil. Butler ve Al Thornton'ın performansları takımı ayakta tutuyor. Eric Gordon yokken bütün ekstra katkılara ihtiyaçları olacak. Blake Griffin dönecek olursa gerçekten çok büyük bir size'a çıkacaklar. Ama o dönene kadar, Kaman'la Camby'ye muhtaçlar.
Iverson'dan sonra uyanmış gözüküyor Memphis. Altı maçta dört galibiyet aldılar. Bu mağlubiyetlerden biri de Suns deplasmanı. Rudy Gay ve Randolph oldukça iyi gidiyorlar. Gasol'un da son performansları göz doldurucu. O.J Mayo da öyle. Ama Conley'den beklenen ve istenen performans alınamıyor. Zaman zaman saman alevi gibi parlayan bu genç çocukların istikrarı tutturması için biraz daha zamana ihtiyaçları var gibi gözüküyor.Ama gene de 5-9 şuan için çok da kötü değil.

Detroit Jazz'la uzatmaya giden maçın ertesi günü Phoenix'le karşılaştılar ve hiç şansları olmayacağı aşikardı. Gene de birkaç tane olumlu yan vardı takıma dair. Ben Gordon ve özellikle de Rodney Stuckey gerçekten harika işler çıkarıyorlar ama son 7 maçta galibiyetleri bulunmuyor. İşlerine geldikleri zaman gayet güzel savunma yapıyorlar ama top paylaşımı konusundaki sıkıntı sürüyor. Ben Gordon'a bel bağlamayı bırakıp takım olmaya çalışırlarsa yada Rip'le Prince dönecek olursa çok daha sağlıklı bir hücum hattına sahip olacaklar.

Warriors'ın Stephen Jackson'la yaşadığı problemleri biliyoruz. Sonrasında da kendisini ödüllendirmemek için Cavs yerine Bobcats'e gönderdiler. Ve o zamandan bu yana 2-2'ydiler. Boston ve Cleveland deplasmanlarında kaybedip gene deplasmanda Mavs'ı kendi evlerinde de Blazers'ı yendiler. Ve işin ilginç yanı Stephen Jackson'ın yanında Don Nelson da takımla beraber değil pnömani (zatüre) dolayısıyla. Hadi Jackson'ın gidişi takıma yaradı da, Don Nelson'ın yokluğu da mı iyi geliyor takıma?!
Kevin Martin ve Garcia'nın yokluğunda aslına bakarsanız oldukça iyi gidiyorlar. Ve hiç kimse Westphal'dan mutsuz olamaz. Ama yine de yetmiyor. Kazandıkları bu güzel kimliğe rağmen dört maçtır kaybediyorlardı, Knicks ve Nets gibi ard arda güzel iç saha maçına denk gelince tekrar ritm yakaladılar. Şimdi ise Pacers'la karşılaşacaklar. Tyreke Evans oldukça ön plana çıkmaya başladı, çaylak bir guard olarak Jennings'in arkasında kalsa da onun da performansı yadsınmayacak noktada. Casspi'nin son birkaç maçtaki güzel oyunu da ilerisi için güzel. Udrih de istikrar yakalamak üzere.
Her ne kadar kaybedilen maç sayısı artsa da takım genel olarak daha mücadeleci gözüküyor. Mareese Speights'ın yokluğu etkilemiş durumda takımı ama Igoudala ve Thadeus Young güzel form tutturmuş durumdalar. Ancak Elton Brand ve Dalembert'in bir türlü gereken seviyeye çıkamaması sorun. Dalembert blok yapıyor yada sürekli bir blok tehdidi yaratıyor olabilir ama savunma yapmadığınız yada 5 blok teşebbüsünüzde 3'ü savunma pozisyonundaki hatanız yüzünden faul oluyorsa, hiç blok yapmayın daha iyi.
Indiana maçına kadar yedi maç üst üste kaybetmişlerdi. Hücum istediler, Stephen Jackson da onlara hücum veriyor. Makineli tüfek gibi şut gönderiyor. Eh ne kadar çok atarsanız, tutturma şansınız o kadar fazla olur. Evet hücum da sonuca gidebiliyorlar ama rakiplerini savunmayla alt edebilecek seviyede değiller. Gerçi sırasıyla Toronto ve Cleveland'ı yenmeyi başardılar kendi sahalarında, hatta Wizards önünde de şanslı görüyorum ama savunma yapmadan çok devam edemezler.
Wizards'da yaşanan problemlerden bahsetmiştim, Arenas'ın yenilmeyen egosundan ve Haywood'un bundan duyduğu rahatsızlıktan. Bu durum hala daha devam etmekte. Her ne kadar taraftarlarına Cleveland'ı yenerek güzel bir galibiyet yaşatmış olsa da sonraki iki maçın toplamında +40 sayı fark yediler. Hiçbir şekilde Saunders'ın mücadele ve iletişime dayalı komple hücum anlayışından zerre emare yok takımda. Bakalım ilerleyen günlerde değişen bir şeyler olacak mı Wizards cephesinde.
Nate kendi potasına ata dursun, D'Antoni'nin çabaları nafile kalıyor. Ne yalan söyliyim Knicks'in oyununu konuşmak bile istemiyor canım. En son herkesin yaptığı gibi Nets'i yendiler. O günden beri galibiyet yok takımda. Zaten topu topu 3 galibiyetleri var ve belki de Minnesota ve Nets'ten daha ümitsiz bir noktadalar. Tamam, Timberwolves kadar olmayabilirler.
Nets'le aynı kaderi paylaşmaktan sadece tek bir şutla kurtuldular. Nets'ten çok daha kötü bir oyun oynuyorlar. Al Jefferson performansını geçen seneye yaklaştırabilirse sezonun ortasına geldiğimizde en azından maç kazanmaya başlamış olabilirler. Daha önemlisi Kurt Rambis de bir yere gitmiyor. Tabi bunlar ola da bilir, olmayadabilir.
Ve son olarak Nets. Nerden nereye bir takım. Eğer Kings'e de kaybederlerse 0-17 rekorunu kıracaklar. Chris Douglas ve Brook Lopez bireysel olarak gerçekten çok güzel performanslar çıkartıyorlar. Ama çok gençler, çok tecrübesizler. Aslına baktığımızda 36dk başına başarı oranları daha yüksek. Ama yazının başlarında da dediğim gibi, maçlar üç periyottan biraz daha fazla. Eğer bir periyot daha dayanabilselerdi sezon başından beri, bu halde olmayacaklardı. Neyse ki Devin Harris dönüyor. Onun da katılmasıyla en azından son periyotta üretmeye devam edebilirler.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails