Kuznetsova geçen sezona comeback queen olarak girip Brisbane'ı aldıktan sonra Avustralya Açık'ta da son zamanların belki de tek efsane olarak akıllarda kalabilecek finalinde Serena'ya kaybeden Henin'i elemenin moraliyle gelmişti.
Belki de turnuva başından beri zorlanan Schiavone'yi görece kolay geçebileceğini düşünmüştü. Ama hiç de böyle olmadı. Son sete gelindiğinde bir yerden sonra her puan maç puanı değerine çıkmıştı. Akıllara zarar bir maç oldu. İnanılmaz enstantaneler vardı, muazzam vuruşlar ve her şeyin ötesinde resmen havaya sinmiş bir mental savaş vardı.
Kuznetsova'nın şu cümleleri belki de son sette yaşananları en iyi özetleyen iki cümledir;
Schiavone bir ara üç maç puanı çevirdi ama açıkçası ben de bir yerden sonra Kuznetsova'nın düştüğü durumdaydım. Ee, ne zaman yer değiştiricekler? Schiavone daha demin servis kullanmadı mı, niye gene kullanıyor? şeklinde kafalara bürünmüştüm.
Sanırım daha çok uzun bir süre bu derece epik bir kadınlar maçı seyredemeyiz. Uzunluk açısından zaten zor ama ortadaki savaş çok başkaydı. Ama bence Mahut-Isner'ın aksine bu maçın kazananı hep hatırlanacak. Gerçi bunda Mahut-Isner'ın üç gün boyunca maça devam etmeleri de etkili ama ne olursa olsun, bu çok başkaydı.
Bilmiyorum çok mu abartıyorum ama ben böylesi yoğun maç bi 2009 Verdasco-Nadal maçı bir de benim için canlı olarak takip ettiğim dönemin en epik mücadelesi olan 2004 Roland Garros finali; Garson Gaudio ve Coria arasındaki maçtır.
*Son sette bazen "skor ne?" diye sorar oldum kendime. Kim servis kullanacaktı? N'oluyor burda? Zaman zaman en ufak bir fikrim bile yoktu. Saymak, takip etmek çok zordu. Kim önde? Schiavone mi? Ben mi?
Eğer maçı izlemediyseniz, belki şu kareler çok az da olsa ortamdaki savaşı, mücadeleyi görmenizi sağlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder