20100608

2010 Roland Garros || Finaller

Dünya Kupası telaşına kapıldık, Roland Garros finallerini boşladık. Schiavone de Nadal da rakiplerinin turnuva boyunca sergiledikleri servis performanslarını çok iyi sindirdiler. Stosur da Söderling de iki hafta boyunca alıştığımız güçlü forehand'lerde ve servislerde istikrarı sağlayamadılar maç esnasında.

Tabii bu durumda Schiavone ve Nadal'ın mükemmele yakın servis karşılamaları da etkiliydi. İkisi de daha çok istediler, maçın başında ikisi de gergindi ama oyunlar ilerledikçe oyunlarını korta tam olarak yansıtmayı başardılar.

Her ne kadar Schiavone tam bir all-arounder olsa da Nadal da sakatlıktan bu yana servislerini geliştirdi, baseline'a yapışıp kalmamaya başladı. Yani oyun karakterini saf bir toprak oyuncusu olmaktan çok daha öteye taşımaya başladı.

Stosur'la Söderling'in karakterleri de birbirlerine yakın; Stosur servisleri Söderling'e oranla çok daha çeşitli, slice'tan kick'e kadar tüm servis çeşitlerini oyunun gidişine göre çok doğru tercihlerle uygulayabilen birisi. Söderling ise daha çok flat servislere giden o tüm vücuduyla öne doğru bir tork sağlayarak inanılmaz güç ürettiği vuruşları tercih ediyor.

İkisi de forehand kanadından muazzam çapraz vuruşlar çıkartıyorlar. Ama Schiavone'nin de Nadal'ın da bu vuruşlara karşı reaksiyonları mükemmele yakındı. Söderling'le Stosur bir türlü oyunun içine tam anlamıyla giremedi. İkisi de zaman zaman etkili oldu, Stosur bu anlamda Söderling'ten biraz daha başarılıydı, son seti alma noktasına kadar gelmişti.

Tabii Nadal her ne kadar maçtan evvel Söderling'e dair çekinceler taşısa da, Söderling kendisine ne kadar güvense de. Nadal'a karşı bi dördüncü turda oynamak var, bir de finalde oynamak var. Maçın en fazla 4 sette biteceğini tahmin ediyordum, Nadal da beni yanıltmadı. Schiavone'nin ise bu kadar rahat denebilecek bir şekilde maçı alması biraz daha şaşırtıcıydı. En azından iki setin de başa baş geçmesini bekliyordum.

Ama Schiavone'nin bu şampiyonluk için Stosur'dan çok daha fazla deneme yaptığını, hem yaş hem WTA'deki performans açısından Stosur'dan çok daha uzun yıllardır Grand Slam beklentisinde olduğunu düşünecek olursak, Schiavone'nin şampiyonluğa daha yakın olduğunu da tahmin etmek zor olmazdı.

Akdeniz rüzgarları esti bu sene Roland Garros'ta. Akıllarda kalan pek çok şey var, gerek yağmur olsu gerekse bitmek bilmeyen maçların sarkması Fognini - Monfils maçı, Henin - Sharapova mücadelesi, Venus'ün final beklentileri sağladığı bir performans ortaya koyarken çeyrek finalde elenmesi, Stosur'ün her maç yükselen grafiğinin Henin karşısında ikinci setten itibaren tavan yapması. Date-Krumm, Kuz'un elenmesi.

Söderling'in Federer'i elemesi, Verdasco'nun anlamsız derecede çok maç yapıp buraya geldiğinde ayaklarının tükenmesi, Murray - Gasquet maçı.

Gerçekten pek çok unutulmaz an vardı. Ama benim için en önemlisi Henin'in ortaya koyduğu mücadele, Nadal'ın eskisinden daha iyi dönüşü ve Schiavone'nin toprakla yaşadığı muhteşem sevinç gösterisi.

Seneye yine kızıl bi iki haftada Roland Garros'la buluşmak dileğiyle. Şimdi artık Dünya Kupası'na yoğunlaşabilirim, Wimbledon'ın öncesindeki Queen's Cup'a çok fazla değinemeyeceğim, Wimbledon süresince de biraz daha seçici davranmak durumunda kalacağım, Dünya Kupası dolayısıyla. O yüzden, önümüzdeki turnuvalarda görüşmek üzere. Raketiniz eksik olmasın ;)

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails