20100528

Juju Ve Tenisle Tanışma

Biliyorum anlatım bozukluğu var ve "tanışma" dediğim de elbette birebir tanışma değil, evvela bunu belirterek başlayayım :) Nerden esti de yazıyorum, bilmiyorum. İçimden geldi sadece.

Henin. Bu sene beni en çok mutlu eden haberi veren kişi; dönme kararıyla. Ve onu tekrardan Roland Garros'ta, kraliçesi olduğu kortta görmek muazzam bir heyecan. Daha 19 yaşındayım. 2003 yılında, henüz Henin-Hardenne'ken tanıştım.

12 yaşındaydım, TRT'de bi spor izliyordum, tenis. Zeminin rengi beni çok çekmişti, kırmızı. Oyuncular kayıyorlar, çok uzun süre oyun durmayabiliyor, karşılıklı vuruşlar uzayıp gidiyor.

Sonra isimler dikkatimi çekti, ilk ismi okuyamıyordum, bir türlü kulağıma doğru gelen bir telaffuz sağlayamıyordum. Ben de diğer isme yöneldim ve okuyabilmek için yüksek sesle tekrar ettim; "Henin Harden". Sonra kortta kimin bu adını telaffuz edebildiğim kadın olduğunu öğrenmeye çalıştım. Bir sürü isimler tarihler anlatılıyordu takip edemiyordum. Sonra öğrendim bir şekilde.

Çok da güzel oynuyordu, yani o zamanlar anladığımdan değil ama çok hoşuma gitmişti. Kısa boyluydu televizyondan anlayabildiğim kadarıyla ama kısa haliyle kortta kocaman gibi gelmişti, çok etkilenmiştim. Kupa kazanmıştı, final maçıymış. Çok duyguluydu, o da çok etkilemişti. Daha önce hiç şahit olmadığım bir mutluluk vardı.

Ondan sonra ertesi yıl yine aynı dönemlerde geçen sene izlediğim şeyi bulmaya çalıştım; bilgisayar var ama internet 146'ydı ve arama motorlarından habersizdim, tek derdim FIFA ve Age of Empires oynamaktı :)

Buldum, o kıpkırmızı zemin ve o uzun soyad kafama kazınmış. Yine bir cumartesi günü gördüm o zemini. Ama "Henin Harden" yoktu. 2005'te ise artık işimi şansa bırakmaya niyetim yoktu, yapmam gereken araştırmaları yaptım ve oturdum televizyonun karşısına, geçen sezon hastalanmış "Henin Harden" o yüzden elenmiş. Ama 2005'te geri geldi ve yine o kırmızı zeminli kortta şampiyon oldu. Yine aynı dozda sevinç vardı, aynı inanılmaz mutluluk.

Bir kez daha etkilendim, ama bu sefer sadece "Henin Harden"den değil, oyun da beni içine çekti. İyice araştırmaya başladım, evde sporla ilgili insan yoktu. O yüzden bana bişeyler anlatabilecek birileri de yoktu. Her gün bir sürü gazete alıp arka sayfalarını okudum, internetin nimetlerini öğrendim, 146 yüzünden kafayı yemediğim aralarda sürekli okudum.

Ve o gün geldi, "Henin Harden" oldu "Custin Enen Arden" oldu, Hiçbir şeyi kaçırmaz oldum. Eurosport İngilizceydi hala, hem İngilizceme faydası olsun hem de görüntüsü daha iyi diye orada izlemeye başladım. Ve yürüdü gitti Henin hayranlığım. Tabii 2004'te Henin'i göremeyince finalde, ertesi gün de erkekler finali olduğunu öğrendim. Ve belki de beni tenisle kopmayacak bir şekilde bağlayan bir maça şahit oldum; Gaston Gaudio ve Corria. Corria sakatlandı, maç inanılmaz çekişmeliydi. Büyülenmiş gibi izliyordum. Spikerin ağzından çıkan cümleleri tekrar ediyordum.

Şimdi dönüp bakınca hatırlıyorum da, resmen hipnozda gibiymişim. Büyülenip kalmışım televizyonun karşısında.

İşte böyle, 2003'te bir tesadüfle başladı. Hatta öncesinde 2002'de soyadı aynı iki kişi de halı saha gibi bi kortta oynuyordu. Önemliymiş, iki kardeş bu turnuvanın finalinde karşılaşmış. Küçük olan kazandı; tabii ki Serena ve Venus. Dünya Kupası maçları da vardı o ara, o sayede denk gelmiştim 2002'de.

Aslında 2002'ye denk geliyor tanışmam ama 2003 ve 2004 dönüm noktalarıdır.

Bilemiyorum nereden esti ama öyle bi anlatasım gelmiş. Böyle tanıştım işte. Ve Juju bıraktığından beri dönmesini bekliyordum dört gözle. Bu sene oldu, döndü. Ve şimdi belki tacını geri almak için oynuyor. İyi ki varsın Juju.

Bu arada, o adını okuyamadığım kişiyi de telaffuz etmeyi öğrenmiştim sonradan; "Kılaystırs" ;)

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails