20091205

NBA Power Rankings #2

Geçen hafta hazırladığım Power Rankings'te de birinci Lakers'tı Gasol'un döndüğü bu haftada da birinci Lakers. Hem yenilmezlik serisi tutturdular hem de maçların hiçbiri yakın bile geçmedi. Şu aralar Staples Centers seyircisinin gerçekten düşünmesi gereken bir şey yok. Jack Nicholson rahat rahat izleyebilir maçını. Gerçi önlerindeki üç maç biraz zorlu gibi; Miami, Phoenix ve Utah. Ama şansları var ki hepsi Downtown'da. O yüzden, Lakers'ın yakın zamanda bir kayıp yaşayacağını beklemek zor. Ha ama olur mu olur.İkinci sırada bir kez daha Orlando Magic var. Onlarda da dönen biri var; cezasını dolduran Rashard Lewis. Döndü döneli 7-1'lik bir seri yakalamış durumdalar. Gerçi bu sırada Lewis ilk birkaç maçta sönüktü. Ama son iki maça baktığımızda tekrar üçlüklere döndüğünü 7/12'yle oynadığını görüyoruz. Aynı şekilde Dwight Howard da 20 sayı ve 15 ribaunddan aşağısına düşmedi son iki üç maçtır. Jason Williams ve Anthony Johnson'ın ekstra katkıları sayesinde de Jameer Nelson'ın yokluğu henüz çok etkilemiş değil takımı, iyi gidiyorlar.

Nihayet toparlandı Yeşil Mafya. Charlotte karşısında ard arda beşinci maçlarını kazandılar. Tekrardan üç yılda ikinci şampiyonluğunu kazanabilecek bir takım görüntüsüne kavuştular. Her ne kadar Kevin Garnett'in sakatlıktan sonraki performansı biraz şüphe yaratsa da döndü döneli kullandığı 26 şutun 22'sini sayıya çevirdi. Ayrıca Rasheed Wallace'ın katkısındaki istikrar ve tutumundaki disiplin/sorumluluk da beklentilerin çok üstünde. Bir de Glen Davis gelince görün siz. Yeşiller geri döndü.Son 10 maçtaki 8 galibiyetleri toparlandıklarını gösteriyor. Ama bu hafta içerisinde Mike Brown'ın çok kocaman bir ayıbına şahit olduk; Ilgauskas'ın en çok Cavs forması giyen oyuncu unvanını almasına izin vermedi Mavs maçında. Çok ayıp etti. Washington ve Charlotte hariç gemiyi toparladılar. Savunmada zaman zaman parlasalar da hücumda sürekli bir üretim var. 12-5'lik durumları hala daha Final'in adaylarından olduklarını, iyi bir takım olduklarını gösteriyor. All-Star arasına kadar ritm düşürmezlerse sezonu tekrar güzel yerlerde bitirebilirler. Varejao'nun ekstra katkısı ve Mo'nun geç gelen istikrarı en büyük etkenlerden.

Dün akşam New York'a kaybettiler. D'Antoni kibarca "benden aldığın mendili bana satma" dedi ve Suns'ın dört maçlık galibiyet serisine son verdi. Takım bu maça gelene kadar tam 21 sayı fark ortalaması atıyordu rakiplerine. Her ne kadar takımda çok ciddi problemler gözükmese de Aralık ayı cehennem gibi geçecek onlar için; Cleveland Cavaliers x2, Los Angeles Lakers x2, Dallas Mavericks, San Antonio Spurs ve Boston Celtics. Ölüm ayı Phoenix için. Bu inanılmaz 21 sayı fark ortalamasının ve Suns'ın müthiş hücumlarının gerçek mi rüya mı olduğunu anlayabileceğimiz bir ayın içerisine girmiş durumdayız Suns açısında. Hadi hayırlısı.

Geçen akşam oynadıkları Cleveland maçında hiçbir Cav'a dur diyemediler. Aslında kendileri de kötü oynamadı, hücumda üretim çok aksamadı ama işin savunma kısmı ve inanılmaz Cavs isabetlerine çare olamadılar. Bu akşam ise New Jersey'ye rekor kırdırmaya çalışacaklar. Jason Kidd ve Dirk Nowitzki evet harika oynuyorlar. Ama öyle biri varki Mavericks'te işte o neden en iyi altıncı adam olduğunu kanıtlıyor; Jason Terry. Dampier biraz daha az davul olsa ve Josh Howard dönebilse biraz daha iyiye gidecekler. Ama geçtiğimiz haftaya göre üç sıra yükselttim.

Utanç verici mağlubiyetler Denver için yeni değil. Geçen sene rezalet haldeki Kings'e ve sürünen Bucks'a yenilmişlerdi ve bir de unutulmaz 44 sayılık New Jersey Nets mağlubiyetleri vardı. Buna devam ediyorlar. Geçen hafta Clippers'a kaybetmişlerdi bu pazar günü de Nets'in müstakbel kardeşi Timberwolves'a kaybettiler. Ama bu Nuggets'ın artık bir alışkanlığı diyebiliriz. Rakibi küçümsemekten değil ama genel bir mücadele eksikliğinden kaynaklanıyor bu zayıf takımlar karşısındaki mağlubiyetleri. Bu iki kötü mağlubiyete rağmen Batı'da dördüncüler.

Utah için harika bir haftaydı açıkçası. Kendi evlerinde Chicago, Portland ve Memphis'i sırayla 19, 16 ve 27 sayı farkla yendiler. Hele ki bir Boozer performansına şahit oluyoruz ki inanılmaz. Son maçta 22pts, 10reb, 4ast ve .600'lük bir şut isabeti tutturmuş durumda. Mehmet de tıpkı Hidayet gibi beklenen forma ve düzene oturamamış durumda ama Millsap'in hareketleri hoş. Derron Williams'ın oyun kuruculuğundan bahsetmeye zaten hacet yok ama Ronnie Brewer'ın son 5 maçın 3'ünde takıma sağladığı katkı gerçekten çok güzel.İki hafta öncenin Doğu lideri ve çok heycan verici bir sezon başlangıcı, hızlı oyun, yüksek skorlar. Bu biraz durulmuş durumda ama o kadar genç, aç ve yetenekli bir kadro var ki hala da .500'ye ulaşabilirler sezon sonunda. Ve bunu başarırlarsa 12 sezondur ilk kez gerçekleşecek Hawks'ın franchise tarihinde. Joe Johnson hala daha Doğu Konferansı'nı birinci bitirebileceklerini söylüyordu. Şaşırdım. Sonra açtım takvimlerine baktım, all-star haftasonuna kadar haklı olabilir. Çünkü önlerindeki fikstür rahat. Oynayacakları 7 takımın 6'sının galibiyet yüzdesi .500'nin altında. İlk dörtte kalmakta sorun yaşamayacaklardır.

Memphis, Utah ve Miami mağlubiyetlerinden sonra herhalde McMillan'ın oturup biraz düşünmesi gerekmiştir nelerin ters gittiği konusunda. Gerçi sanırım bir süre daha sorunu çözseler de biz anlayamayacağız. Çünkü Ligdeki hiçbir takımın oynamadığı kadar çok maç oynadılar Ekim ve Kasım boyunca. E vücut bu. Bir yere kadar. Greg Oden'ın yaratıklaşmaya başlaması, Brandon Roy'un istikrarı ve Aldridge'in beklenene çıkması. Bunlar takım için çok güzel şeylerdi ama üç maçtır ard arda kaybediyorlar. Size olarak çok avantajlılar. Üç gün boyunca maçları yok nihayet. Belki biraz dinlenirler. Sebep yorgunlukmuş gibi geliyor bana. Şuan ligde 20 maç oynayan takım yok Portland'dan başka. Siz düşünün.

Galibiyet serisi tutturan bir başka takım. Beş maçlık bir seri bu. Ve San Antonio toparlanan bir görüntü çiziyor. Oyun olarak da rakam olarak da bu böyle. Tek sıkıntı Richard Jefferson ve beklentilerin altında kalışı. Herkesin istediği ve beklediği gibi tekrardan ciddi bir tehdit olmak istiyorlarsa Richard Jefferson'ın biraz daha oyunun içine girmesi, sayılarını yukarıya çekip takımı sırtlayacak potansiyeli göstermesi gerekiyor. Son beş maçta 31 dakika sahada kaldı ve sadece 10.3'lük bir sayı ortalaması tutturdu. Take it up Jefferson!!

Salı günü Portland'la oynadıkları ve yendikleri maçla beraber bir Batı turnesine başladılar. Zor gözüküyor. Tekrar Florida'ya döndüklerinde .500'nin kalmayı başaramayacaklar. Ki şuan .588'ler. Wade'in maçları tek başına kazanabileceğinden hiçbirimizin kuşkusu olduğunu sanmıyorum. Ama o bunu sevmiyorum. Bu ligin gördüğü belki de en mütevazı, en egosu yerlerde superstar'ı belki de. Ve o eski günleri özlediği, yanında bir all-star pivotla oynadığı günleri hayal ettiği o kadar belli ki. Şimdi yenisini istiyor; Dwight Howard. Beasley ufaktan gereken sorumluluğu alıyor ama Jermaine'le olacak iş değil.

Houston için söylenebilecek çok da birşey yok aslında Tracy McGrady'nin gerizekalılığı yüzünden takımından biraz daha ayrı kalması ve Yao'nun sezonu kapamasıyla takımın buralarda olacağı ortadaydı. Sadece Trevor Ariza hamlesi (üç yada dörtlü bir takas dahilinde) takımın biraz daha tutunmasını sağladı. Rakiplerini 100 sayı civarında tutuyorlar ve kendileri de bu civarda atıyorlar. Savunmayı biraz daha hareketlendirseler sanki bir adım daha atabilirler. Scola'nın potaaltına getirdiği size'ın rotasyon sırasında yok olduğu düşünürsek kısalarla etkin savunma yapmaları şart. Aaron Brooks'un son iki deplasmandaki performansı ise Mavs ve Spurs'ten önce onlara iki galibiyet getirdi.

Thunders çok açık bir şekilde genç takımların yaşadığı problemlerle boğuşuyor. Harika mücadeleyle kazanılan maçlar, yenilen farklar, hayalkırıklığı, moral ve başa dönüş. Bu da zaten .500'lük galibiyet yüzdelerini açıklıyor. Çaylak James Harden'ın oyunu ise oldukça güven verici gözüküyor. Özellikle savunmaya kattığı hareketlilik takım açısından çok önemli. Thunders'ın geleceği için güzel bir parıltı. Eğer bu genç takım .500'yi koruyacak olursa sezon sonunda, çok iyi bir iş başarmış olacaklar. Milwaukee'ye belki de uzun zamandır keyif hakim. O karamsar, o boşa yakın geçen maçlar ve takımdan medet ummayan taraftar yerini gelceğe heyecanla bakan taraftara bıraktı. Elbette bunun sebebi Young Buck Jennings. Harika girdi sezona ve attığı 55 sayıyla tavan yaptı. Ancak şimdi biraz frene basmış durumda. Ama Bucks'ta dinamikler durmuyor; Andrew Bogut devrede. Ayrıca Ersan'ın istikrarsız da olsa takıma sağladığı katkı tartışılmaz.
Şimdi Kings'de öyle bir adam var ki Jennings'in 55 sayılık performansının ve büyüsünün ardında çok güzel devam ediyor. Tyreke Evans. Sadece bir maçta 55 sayı atmakla Yılın Çaylağı olamazsınız. Tyreke Evans ise takımına liderlik ediyor Kevin Martin'in yokluğunda. Ayrıca illa da istatistik istiyorsanız Tyreke Evans'ın sahaiçi isabet yüzdesine, ribaund ve top çalmasına bakınız derim. Kevin Martin'siz Kings'in .500'de olması, tam kadro bir Bucks'ın 9-7 olmasından çok daha büyük bir başarı diye düşünüyorum.Kasım ayını mutlu geçiren takımlardan biri Bobcats. Çok sağlam durmasa da oyunları Kasım ayın kazandıkları 4 maçlık galibiyet serisiyle güzel bir ritm yakalamışlardı, taa ki Nets mağlubiyetine kadar. Ama bu o 4 maçlık seri sırasında Gerald Wallace'ın LeBron'a kortu dar ettiği ve mükemmel bir performans çıkardığı maçı gölgeleyemez. Zira, bu bir daha kolay kolay gerçekleşmeyebilir. Ve bir de şu var ki Stephen Jackson'ın takıma güç kattığı da bir gerçek. O yüzden Charlottelı'lar bunun keyfini çıkarsalar iyi ederler.

Byron Scott'ın gidişi ve Chris Paul'ün diz sakatlığı geçirmesi. Herkes (ki ben de dahil) Hornets'in yerlerde sürüneceğini düşünüyordu ki tutundular. Daha mücadeleci, daha sağlam gözüktüler. Hatta üç tane de çok şık galibiyet aldılar; Phoenix, Atlanta ve Milwaukee. Bu takım için gayet güzel bir işaret çünkü CP3, T-Mac'in yaptığını yapmayıp %100 olarak iyileşmediği sürece dönmeyeceğini açıklamıştı. Eh, bu da takımın onsuz play-off'lara kalıp kalamayacakları konusunda bir izlenim edinmemiz için yeterli süreyi tanıyacaktır.

Hala daha çözemediğim bir takım. Maç yaparlar yaparlar, sonra giderler karmakarışık bir Hornets'e yenilirler. Sonra birkaç maç daha yenilmeye devam ederler. Derken bir maç gelir, 18 sayıdan geri dönüp görece iyi bir hücum takımı olan Memphis'e 10 sayı fark atarlar. Donald Sterling bu sırada neyin olduğunu bilmemeyi seviyor olsa gerek. Birkaç maç ard arda kazanır yada böyle büyük geri dönüşler gerçekleştirirseniz takımda bir kıpırdanma, bir gelişme var demektir. En azından kağıt üstünde.

İşte nerdeyse serbest düşüşe geçmek üzere olan ve son anda toparlanma sinyalleri veren takım. Oldukça hareketli bir off-season, bireysel anlamda çok yetenekli isimler ama bütünlüğü korumada, istikrar sağlamada ve tabii ki sertlik konusunda sıfıra koşan bir takım. Hatta bana öyle geliyor ki her mağlubiyetle birlikte Chris Bosh free agentlığa biraz daha yaklaşıyor yaz dönemi için. Off-season'daki işleri düşündükçe Toronto ligin en büyük hayalkırıklıklarının başında geliyor. Ama Hidayet yavaştan ortalamalarını yukarıya çekmeye başladı, takımı da yukarı çekecektir bu zamanla.

Bird'e bakılırsa takımda bir değişiklik yapılmayacak. Takımın tamamı sağlıklıyken işler nasıl gidiyor görmek istiyor anlaşılan. Ama takımın oyununa ve Danny Granger'ın bir başına sorumluluk alışına baktığımızda bunun sadece sakatlıkla alakalı olmadığını görüyoruz. Hücumda da savunmada da anı anını tutmuyor Pacers'ın. Hatta Granger'ın ne kadar yanlız kaldığını şu istatistik yeteri kadar açıklıyor olsa gerek; NBA'in en kötü hücum eden beşinci takımı Indiana. Saha içi isabette de son ikinciler.

Takımın toparlanması isteniyorsa ciddi şekilde önlem alınmalı. Noah potaaltında çabalıyor ama yetersiz. Rose ve Deng bir başlarına taşıyamıyorlar. Kirk Heinrich zaten iki senedir hücum gücü anlamında eski formunda değil. Ama tartışılmaması gereken bir şey var ki Kaptan Kirk'ün hücuma kattığı özveri ve mücadele. İşte bu da gitti, çünkü Kirk bir ila iki hafta daha oynayamayacak sakatlığı yüzünden. Bu aralıkta Derrick Rose'a çok daha fazla iş düşecek.

Keith Smart'ın koçluğu ve Stephen Jackson'ın gidişi takım üzerinde etkili oldu mu? İyi yada kötü. Herhangi bir etki. Kesinlikle olumlu bir etkisi oldu. Özellikle Monta Ellis'teki performans artışı, takımı resmen sırtlaması, Warriors için büyük bir ilerleme, büyük bir kazanç. Indiana karşı attığı 45 ve yaklaşık beş maçta tutturduğu 40'lık ortalama. Yanına birkaç kişi daha bulabilirse Golden State için en iyisi olacaktır. Ama yine de çok parlak gözükmüyorlar.

Arenas'ın iki yıllık bir sakatlıktan sonra eskisi gibi dönebileceğini nasıl düşünebiliyorlar? Ve bu gerçekleşmeyince de şaşırıyorlar? Evet Arenas döndü belki, hatta katkılar da yapıyor ama hiçbir zaman o eski Arenas kadar domine edemeyecek takımı. Aslında iki sene önce Wizards franchise'a gitmeliydi. Şimdi ise Butler'la Arenas arasına tıkılıp kalmış durumdalar, takım içindeki huzursuzluklar da kötü. Bilemiyorum ne olacak bu işin sonu.

Çok fazla hücum, neredeyse hiç basketbol. Zach Randolph'u, Rudy Gay'i, OJ Mayo'suyla gerçekten oldukça iyi bir hücum takımı görüntüsü sergiliyorlar. Mark Gasol'ün son maçlardaki performansı ve takıma kattığı size da önemli. Zaten Grizzlies onu hücumda çok aktif olarak kullanmıyor nedense, dominantlığını kendi potasının altında ortaya koyuyor ve takım savunmasının temel direğini oluşturuyor. Savunmasından ödün vermeden hücuma da biraz daha katkı yapar hale gelirse Memphis için süper olur.

Ben Gordon, Richard Hamilton, Tyshaun Prince ve Charlie Villanueva yok ama Detroit genel olarak kazanabiliyor. Normal. Çünkü sahadaki hiç kimse hiç kimseye bel bağlayamıyor ve bu da mücadeleyi üst düzeye çıkartıyor. İşleri yoluna koymak, işe yarayan, sonuca ve skora giden bir şeyler yaratabilmek için parkedeki her bir oyuncu canla başla mücadele ediyor. Takım gene savunma temelinde. Ve şanslılar ki Ben Wallace tekrardan Yılın Savunmacısı tadında bir performans sergiliyor. Ayrıca Jerebko da beklentilerin çok üstünde. Ama savunma aksadığında, diğer potadaki üretkenlik de sıkıntıya giriyor.

Takım için tek güzel şey belki D'Antoni açısından. En azından D'Antoni önceki takımını yenebilecek bir takım oluşturmayı başardı. Tam da 5 maçlık bir yenilgi serisinin ardından geldi bu Phoenix galibiyeti. D'Antoni'nin bu koşan ve atan takımında hayat belirtileri var aslında ama önümüzdeki yazı bekleyen Knicks bu sezonda ne kadar bir varlık gösterip free agentlara göz kırpabilecek?

Ne taraftarlar ne de takım maçlarla ilgilenmiyorlardı aslında. Iverson'ın emekliliği ve muhtemel dönüşü gündemdeydi, kimin umrunda maçlar?? Ve oldu. Döndü, artık ilk maçına çıkmayı bekliyor. Bu yüzden Sixers'la ilgili haftalık bir değerlendirme yapmayacağım. İlk maçının Denver'a karşı olması kuvvetle muhtemel bu arada.
Zaten yeteri kadar geç kaldım, yeter artık. Minnesota'yla Nets de birbirinin aynısı takımlar. Al birini vur ötekine. Ama Nets'in farkı Chris-Douglas ve Brook Lopez. İlk galibiyetlerini de son galibiyetlerini aldıkları Bobcats'e karşı aldılar. Bakalım devamı nasıl ve ne zaman gelecek.

İşte böyle. Bu hafta Galatasaray ve Power Rankings hep hafta ortasına denk geldi, aksadı her iş. Matematik vizesi olunca tabi darma duman oldu haftam. Neyse artık, bu seferlik böyle olsun Power Rankings. Haftaya yeni bir Power Rankings ve muhtemel sürprizlerle burda olacak PR.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails