Barcelona'da zaten beklentilerin çok altında kalmıştı. Çıktığı ilk maçlardan birini yazarken blog'ta bir hayli de sinirlenmiştim bencilliğine devam ediyor olmasına. Zaten egolarından çok taviz vereceğini zannetmiyordum ama belki sistemin için harmanlanır diye düşünüyordum. Aslında şimdi hakkını da yemeyelim, performansını görece iyi olduğu dönemlerde sisteme ait gözüküyordu.
Fakat tutmadı, Guardiola&Barcelona ikilisine gitmedi Ibrahimovic. Uzun süreler gol atamadı. Bir Zaragoza maçında, Messi farkı yakalayıp maçı garantiledikten sonra resmen Ibrahimovic'e çalışmıştı. Sırf gol atsın, üstündeki şeyi kırsın diye.
Çünkü o maça gelene kadar 8 haftadır gol atamıyordu ligte, en son Xerez maçında sönmüştü gol serisi.
Gerek Pique'yle sezon sonunda çıkan fotoğraf sebepli söylentiler ve medyaya sinirlerine hakim olamayıp "kız arkadışını getir bakalım, o zaman görürüz gay miyim değil miyim" şeklinde bir sataşmada bulunması, formsuzluğu gibi şeyler Barça kariyerini bir hayli yıprattı. Barcelona da son ana kadar takımda kalacağını söylüyordu.
David Villa ve Messi kenar forvetler olacakken Ibra'da ortada yer alacaktı. Aslında çok da kafama yatmamıştı zira bu sefer de orta alanda gelmesi artık kesin olan Mascherano'ya bir de forvetteki yerini Villa'ya devredecek olan Iniesta eklenince deli bir kalabalık oluşacaktı.
Ibrahimovic'in de gidesi gelmişti. Özellikle Pep Guardiola için yaptığı açıklamalar belki de Milan'a transferini hızlandıran süreci getirdi.
"Guardiola'nın benimle bir problemi vardı. Konuşmuyordu benimle, bir yere geldiğinde ben varsam dönüyordu. Bilemiyorum derdi neydi ama konuşmuyordu" gibisinden açıklamaları olmuştu. Guardiola da yorum yapmaktan kaçınsa da ilerleyen dönemde bunlara açıklık getirebileceğini, cevaplarını esirgemeyeceğinin de sinyallerini vermişti.
Neyse işin bu kadar deyim yerindeyse "magazin" kısmı yeterli.
Gelelim Milan'daki yerine. Milan 1998 Dünya Kupası'ndan kalma kadroyla 10 yılı devirdi desek abartmayız. Dida daha yeni bıraktı, Maldini daha yenice bıraktı, Nesta duruyor, Inzaghi kendimi bildim bileli var, Gattuso, Pirlo ve Ambrossini de keza öyle. Seedorf da en diri isimlerden olsa da o da artık kemale erdi. Ve kendini bulan Ronaldinho.
Bu isimlerin hepsi hala daha yüksek tempoyu idare edebilen dahası rakibe kendi temposunu kabul ettirmekte üstün isimler. Böyle bakınca Pato ve Ibra gibi çabuk, görece spektaküler bir forvet ikilisi ile arkalarında Ronaldinho'nun yükselmeye meyilli grafiğini de ekleyince Pirlo'nu maestroluğu ve Seedorf'un aklıyla belki de artık biraz daha düze çıkabilecekler.
Şimdi de Robinho deniyor, hatta sağlık kontrolünden de geçti. Geldi. Deniyor evresi de atlatıldı. Tecrübeli ama bir o kadar samba yapmaya yatkın bir kadro kurdu Milan. Savunmayı gençleştirmeye yönelik transferleri de oldu.
Ama Ibra belki de kadronun en gençlerinden :) MilanLab onu da bir Inzaghi yapacak, 37 yaşına kadar gol atmasını sağlayacaktır kalıcı olursa, güvenim tam :) Şuan için kiralık ancak 4 yıla yayılacak bir ödeme planı ile sezon sonu satın alma opsiyonu var. Barça çok ciddi zarar etti ancak Eto'o'nun kalmayacak olması ve Villa'nın da o sene transferinin mümkün olmaması Ibra'ya çevirmişti kulübü.
Bakalım, Barça'dan yana tek kayıp boylarının iyice kısalması; adeta pigmeleşmeleri. Milan'da ise Ronaldinho, Robinho ve Ibra'nın aynı andaki varlığı egonun ciddi şekilde tavan yapması demek. Eğer bütünlüğü sağlarlarsa iyi işler çıkacaktır kuşkusuz.
Ama yine söylüyorum, Galliani Leonardo tecrübesinden ders almamış. Yine tecrübesiz ve yetersiz bir isimle sezondalar. Bakalım, ilginç olacak.
Ah bir de Serie A'yı bir yurdum kanalı alsa biz de streamden kurtulsak daha da güzel olacak ya neyse.
2 yorum:
Serie A'yı Fox TV almış galiba.
Vallaha mı? amanın amanın oh yaa
Yorum Gönder