20100125

Galatasaray 1 - 0 Gaziantepspor

Herşeyin evvelinde iki şey söyleyeceğim; birincisi tabii ki bu maçın oynanmaması gerektiği. Tıpkı Fener maçının da oynanmaması gerektiği gibi. Ama olsun, bir yanım da iyi ki oynandı diyor. Çünkü bizim medya çirkef, bizim medya saldıracak yer arar. Kimse istemez böyle kötü bir havada takımını çıkartmak, oyuncularını riske atmak. Maç oynanmasaydı başlardı kargalar, oynanmasın diye bıraktılar derlerdi. Taraftar da istemez böyle havada maç ama bizde bu duruma gelene kadar çok fırın ekmek lazım.

İngiltere'de maçların ertelendiği haftalarda sahalar gayet iyi koşullardaydı, zemin oyuna müsaitti. Ama neden ertelendi; taraftar gelebilsin diye. Haftasonu haftasonu berbat bir ulaşım yaşamasın, rahat rahat gelsin güzel güzel maçını seyretsin diye ertelendi. Pek çoğunun sebebi bundandı. Bizde bu evreye gelene kadaar..

Maça dair iki şeye değinmek istiyorum öncelikle. Birincisi iletişimsizlik ikincisi Caner.

Bu iletişimsizlik biraz dert olabilir başımıza. Malûm uzun zamandır olmadığı kadar çok yabancı oyuncumuz var ve dahası tamamı ilk 11'in oyuncusu. Bu durumda iletişim farz, yeni katılanların da alışma sürecini ciddi ölçüde etkileyecek bir etmen bu dil işi. Ve maçta da şahit olduk; iki tane çok bariz durumda.

Birincisi Neill ile Franco arasındaydı. Hatta o anlaşmazlık yüzünden gol yiyecektik neredeyse. Ayrıca Servet'le de güzel gözükmüş olsalar dahî bu maç savunma dörtlüsü için çok da ölçü değildi. O yüzden kademenin daha da sıkışacağı maçları, düzgün zeminleri ve doğru futbol ortamını beklemek lazım Servet Neill ikilisi için; işte o zaman göreceğiz iletişimin ne kadar önemli olduğunu.

Bu iletişimle ilgili ikinci olayı da Jô'nun orta alanda aldığı topla gördük. Evet Arda bağırıyordu, birileri sesleniyordu ama ne istediklerini anlayamadı Jô. Duraksadı, ne yapacağını bilemedi ve geriye döndü. Bu problemin çok çabuk aşılması lazım; zira eldeki yeteneklerin haddi hesabı yok. Doğru kullanamazsak, sahaya sokamazsak o uyumu çok yazık olur.

Caner inanılmazdı. Çok ilginç bir çocuk. Çok acayip. Yaptığı işlerin hiçbiri kolay değil, o ivmelenme, o topla beraber kat etme, çarçabuk bir çalım. Bunların hiçbiri kolay değil. Hele ki böyle bir havada, böyle bir zeminde daha da zor. Ama işte Caner'i farklı kılan, son maçlarda hepimizi kendisine hayran bırakan oyununun temeli de buradan geliyor. Yaptığı şeyleri o kadar basitmiş gibi gösteriyor ki Caner rakibin gözüne batmıyor, o kadar rahat hareket ediyorki topla takım arkadaşlarına güven veriyor, rahatça koşu yapmalarını sağlıyor.

Birkaç aydır söylüyorum Hakan Balta'nın kötü performansı yüzünden sol kanat iyice gavur evladı oldu diye ama dün akşam öyle değildi. Hakan da çok iyiydi, Caner de hairkaydı. Kewell'ın sakatlığı Caner'i tam anlamıyla kazanmamıza vesile olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü Kewell varken Caner'i ancak bek rotasyonuna katabiliyordu Rijkaard. Ancak şimdi sol ön boşaldı Kewell'dan sonra. Ha rotasyonla gene halledilir o apayrı ama Caner'in o bölgeye kaydırılmasıyla kendi yerini bulduğunu gördük maçta.

Nonda evet çok kötü oynadı ama unutmayalım ki ölmüş iki dize sahip birisi. 30 yaşının üzerinde, leş gibi bir sahada leş gibi bir hava koşulunda ve baltalı ilah gibi sert bir savunmaya karşı oynuyor. Tamam, en azından çalışıyor. Ne kadar kötü oynarsa oynasın Nonda'ya çabalamıyor diyemezsiniz, mücadele etmiyor diyemezsiniz. Penaltı kaçırdığı için de ona kızmamalısınız. Arda'ya, onu oyunun içine sokmaya çalışmasına kızmalısınız.

Jô istekli gözüktü, top aldı top vermeye çalıştı. İletişim kuramadı. Ama topunu indirdi Arda'ya. Konuşturdu orda hava hakimiyetini. Daha çok iş yapacak bu çocuk bizle. Ibrahimovic havasında işler bekliyorum ondan eğer dikişi tutturursa. Ibrahimovic ayarında demiyorum bakın, havasında diyorum. Uzun boyu, hava topu hakimiyeti, sürati, tekniği ve pas yeteneği. Tek dezavantajı fiziği işte. Bir de iletişim. Elano mükemmel sinyaller verdi; bir kez daha ne kadar büyük bir profesyonel olduğunun sinyallerini de verdi.

Adam söyleyip duruyordu benim için tamamen farklı bir lig diye. Takıma alıştım, devre arası benim için çok iyi bir fırsat tüm gücümle çalışıyorum ikinci devrede benden bekleneni vereceğim diye boşa konuşmuyormuş adam. Verdiği sözü de tutan birisi işte Elano. Artık daha da Lincoln'le karşılaştırmayın arkadaş. Ama ben şimdi asıl Lincoln'le Linderoth'u bir tutmaya başlayacak olan zihniyete şaşıyorum da neyse artı, hiç girmeyelim bu mevzuya.

Uğur'u beğenmedim, gene çok boş bırkamadı hücumu ama koşamıyorum ayakta duramıyorum. O kadar koca göte rağmen nasıl denge kuramıyor anlayamıyorum. Ha koşamaz, hızlanamaz vs ama dengede durursun. O da yok. Kilolar aynen duruyor. En uzun tatil yapan biziz, kendi kendimize gelin güvey olup da 2010'a gidecekmişiz gibi lig fikstürü hazırladığımız için. Ve buna rağmen Uğur hala daha aynı hımbıllıkta.

Hoş Arda da hala daha kalın belli, kalçaları benim kadar. İki kişiye çalım atacağı zaman yarmadan geçemiyor, dip çizgiye indiğinde topa basıp çok çabuk bir şekilde içeriye çeviremiyor topu. Kilo vermesi lazım, Uğur'un da.

Elano dediğim gibi çok iyiydi, Arda ise ruh. Yapması gereken hiçbir şey yapmadı, iki kere dip çizgiye indi o kadar. Sen bu takımın 10 numarası değil misin arkadaş? Kaç yaşına geldin? Niye bir tane bile şutun yok, uzaktan golü bile geçtim. Neden Elano'nun yapmaya çalıştığı seken topa şut ihtimalini değerlendirecek bir vuruşun yok? Hava karlı, top ıslak, yağış var ve görüş alanı düşük. Ee Arda? N'apar n'eder bu kaleciler? Bi' yokla bakalım hele?? Ama yook. Aman.

Düşündüm de, bu kadar kötü havada bile bu kadar güzel pas yapabildiysek. (Gaziantep'in 10 kişi kalışını saymıyorum, asıl rakip havaydı çünkü) Sol kanadı Caner'le bu kadar temiz kullanabildiysek. Keita'yla Sabri dönünce sağ kanat da işlemeye başladığında. E biz kanatlanıp uçmaz mıyız?

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails