2006 yılıydı, daha yaklaşık 15-16 yaşındaydım.. 2003'ten beri bekliyordum Kara Kanunsuz'u.. Ve 15 yaşındayken gerçekleşmişti rüya. Hellion, On Your Knees, Headless Children, LOVE Machine, I Wanna Be Somebody, Blind In Texas, Murders In the New Morgue, Chainsaw Charlie. Çok az kişi vardı, çok sinirlenmiştim. Gırtlağımı yırtarcasına bağırmıştım, Blackie de çok sinirlenmişti az kişiye.. Hatta Chainsaw Charlie'den önce sahne arkasına giderken gitarını atmıştı. Gergindi.
Animal (F*ck Like A Beast)'i o sene çal(a)mamaya başlamışlardı, Bulgaristan konserlerinde olaylar çıkmıştı, bir avuç seyirciydik "Fuck Like A Beast" diye bağıran. Kırmadı saolsun, Animal'ı çalmasa da bis'e geldi hiç değilse. Makyajını sildiği havlusunu fırlattı, yarı belimden VIP bölümüne sarkarak yakalamaya çalışmıştım ama kaptırmıştım.
Ayaklarım yerden kesik bir şekilde, kulağımda notalar ve ritmler eşliğinde, kımıldayamayan bir ense ve çıkmayan bir sesle evime dönmüştüm. En çok da, konserden sonra yattığınızda kulağınızda kalan o leziz çınlamayı severim. Çünkü aslında o çınlama konserin bir özeti tadındadır uyumadan evvel.
Hatta o sene Guns 'N Roses'la birer hafta araylaydı W.A.S.P konseri, Temmuz ayına ayarlanmıştı. Ama Blackie yürekleri ağza getirmiş ve kalbiyle ilgili bir problem yaşayıp anjiyo olmuştu, konser ertelenmişti. Ve aslında buydu beni W.A.S.P'a götüren. Yada GnR'ye. Ama bu erteleme o sene bana 4 konser sağlamıştı. Sinirli bir Blackie ve az bir seyirci topluluğunun ardından o küçük, henüz büyümeye çabalayan aklımda hüzün vardı; gelmezler bir daha diyordum.
Ama geldiler. Hem de sadece üç sene sonra. Nedendir bilinmez, belki Cohen gibi paradandır, belki de bir kez daha şans vermek istemiştir İstanbul seyircisine. Ama bunu tartışmak bana düşmez, tartışmam da. Tartışmadım da zaten. Çıktım evimden, Kadıköy'e gittim. Kaçan bir vapurun ardından motorla Karaköy, tramvayla Kabataş ardından da tabanvay yaptık. Küçük Çiftlik Park'a varınca acı bir gerçek fark ettik; Macro çok uzaktı. Ama üşenmedik, yılmadık gittik, geldik.
Sahne önü bileti alabildiğim yada Judas'ta olduğu gibi tek tip biletin olduğu konserlerde sanırım hiç en öndeki o güvenlik demirlerine dokunamadığım olmadı. Neyse ki bu sefer 2006'nın tersine sahne önüydüm.
Tarifi çok kolay olmayan bir konserdi. Sesimin ince tarafı yok, sanırım bir üç gün daha olmayacak. Boynumdaki flexor kaslar ciddi şekilde tutuk vaziyette, biri adımı çağırdığında bedenen dönmek zorunda kalıyorum ve bugün fizik vizem vardı. Hiçbir sonuç, konserden aldığım hazzı baltalayamazdı, baltalayamadı da.
Göbeklenmişti. Zaten uzun zamandır "zayıf" değildi ama sağlığı da sallantıdaydı. O yüzden üst seviye bir performans beklemiyordum ne yalan söyliyim. Ama taytından da vazgeçmemişti. O her zamanki iskeletli mikrofon ayaklığı bu sene de yoktu ama kollarında testere dişlileri vardı. Hala aynı azgınlıktaydı ve bu sene çok daha huzurluydu, rahat ve memnundu.
Blackie o kadar iyiydi ki.. Konserin sonlarına doğru terleyen ve artan vücut sıcaklığıyla havanın serinliği birleşti ve Kara Kanunsuz'un etrafında puslu bir huzme oluştu. O an'a tanıklık ettikten sonra yaşadığım duyguları ifade edecek bir tek kelime bile bulunmadığına ikna oldum. Bir çığlığı vardı ki, "53 yaş mı? Ben hala burdayım ve sesim hala yerinde" diyordu. Sahnede dört döndü. Çığlıklar, gaza getirmeler..
Mükemmeldi. Tek kelimeyle mükemmeldi. Evet, hayatımın en özel ve unutulmaz konseri Judas Priest'tir, ardından da Deep Purple'dır ama dün gecenin de aşağı kalır yanı yoktu.
Yaşattığın duygulara, döktürdüğün terlere, kitlediğin enselere ve kıstığın seslere.. Ardında bıraktığın her bir ağrıyan kas, moraran kemik ve çıkmayan ses.. Herşey için teşekkürler Blackie.. Yaşattığın tüm tarifsiz hisler teşekkürler Kara Kanunsuz.
[Elimde pek çok fotoğraf var ama şimdi ağrıyan vücudumu ve hala daha çınlayan kulaklarımı karanlığa terk edip biraz kafamdaki pikap'a izin vermeliyim. Sıkıştırılmamış, saf ses. Hala daha kafamda konser çınlarken, en güzeli itinayla sert bir zemine yatıp mümkün mertebe tüm ışıkları kapatmak olacaktır.]
Ha bide... Göbüşüne gurban Blackie :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder