Gece geç olunca sabah erken yazim dedim, rüyamda da ekstradan bikaç kritik yaptım. D-Smart'ın işgüzarlıkları dolayısıyla erkeklerle dolu bir kahvehanenin olabildiğince sakin bir köşesinden izlemek zorunda kaldım. Biraz diken üstünde geçti, ortamın dumansız olması da ayrı bi sıkıntı ve garipseme sebebiydi, herkes birbirinin yüzünü seçebiliyordu. Neyse şimdi maçı ne zor koşullar altında izlediğimi geçelim, maçtan yakaladığım noktaları paylaşim ben.
Bu maçla Galatasaray, Barcelona misali bir ortalama yakaladı. 7 maçta 25 gol. Avrupa'da 18, Lig'de 7 (ki iki maçta). 25/7=3.57. Bu inanılmaz bir ortalama demek. Galatasaray'ın kapalı savunmaları çok daha rahat açarak rakibi oyundan daha rahat düşürdüğüne bir kez daha şahit olduk. Levadia, 10 senelik takım diyip de geçenlere acıyorum. Sadece maç öncesi yorumlara bile baksalar sürekli söylenen şu cümleyi duymamaları içten bile değildi: "Levadia yaptığı Avrupa maçlarının hiçbirinden iki farklı mağlubiyet almadı." Estonya ekibi çok sert oynuyor. Galatasaray'ı adeta bıktırmaya çalıştı yaptığı sert hareketlerle. Alan savunmasında başarılılar ve iyi kapanıyorlar. Bu da kolay kolay fark yemeyişlerinin başlıca sebebi. Estonya'nın genel yapısı bu anladığım kadarıyla. Bunun da geçtiğimiz hafta izlediğim Brezilya - Estonya maçına dayanarak söylüyorum.
Ayrıca bir başka önemli şey daha gördük, Baros yokken Galatasaray ne yapar. Rakip zayıf dahî olsa Galatasaray'ın güzel yapabileceğini gördük. 4-6-0 gibi bir anlayışla devam eden zaman zaman da Kewell, Keita, Elano ve Arda'sıyla dörtlü hücuma çıkan dinamik bir takım görüntüsü verdi. Ama günler ilerledikçe ve maçların dozu arttıkça bu durum nasıl değişir bilemeyiz. En azından Talinn maçı güzel olabileceğini gösterdi.
Aydın ve Mustafa Sarp inanılmaz bir görüntü çiziyorlar ve Mehmet Topal sakatlıklardan başını kaldırıp da istikrar yakalayamazsa Mustafa Sarp Topal'ın formasına el koyacak gibi gözüküyor. Aydın'sa bu yoğun hücum hattı ve Ayhan da dahil olmak üzere mevkiinin hakkını fazlasıyla veren geniş kadroda kendini unutturmamalı. Çünkü bunu büyük içtenlikle söylüyorum; Arda'dan sonra altyapıdan yetişen en komple oyuncu. Gerçi Sabri dışında takımda yedek oyuncu olmadığına inanıyorum. Uğur da kondisyonunu kazandıktan sonra herkes 11'de oynayacak kapasite ve formda.
Keita'nın form buluşu inanılmaz bi hızla oldu. Arda biraz daha az tutmalı topu ayağında, inanılmaz pas yeteneğini ve futbol görüşünü çalımın havasıyla unutturmamalı kendine. Defans henüz çok ciddi bir zorlukla karşılaşmadığı için birşey söyleyemiyorum ama ikiz kulelerle yürüyecek iş değil. Arkaya oyunu geriden de kurabilecek bir defans lazım. Bilica olaydı, fena mı olurdu? Ayrıca Sabri'nin yerine Uğur'un oynaması çok daha doğru olacaktır. Defansın durumunu zaman gösterecek ama Rijkaard ve Neskeens harika işler çıkaracak gibi gözüküyor. Haldun Üstünel'in çabaları imzada kalmayacak gibi gözüküyor. Yürü aslanım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder