20101021

Frank Rijkaard. Johan Neeskens. 04.06.2009-20.10.2010


Boğazımdaki düğüm yeni çözüldü. 20.45'i bekliyorlar, siteden yalanlama gelecek diye bekliyordum. Kabullenmeme durumu. Ondan sonra çöküş başladı. İştah kaçması ve uyku isteği. "Şaka lan şaka, gönderir miyiz. Hemen inandınız" diyecekler diye bekledim.

Geldiler ve gittiler. Birkaç güzel gülüş. Alışık olmadığımız bir efendilik. 7-8 haftalık muhteşem bir oyun. Çok fazla şey var konuşulacak ama bir o kadar az şey var dilimin vardığı. Muhsin Ertuğral da geldi geçti buralardan. Yazmıştım bir ara blog'ta "Bu Ülkeye Fazla Adamlar" gibi bir başlıkla ama şuan hiç bakamicam.

Dedim ya, koca günü boğazımda düğümle geçirdim. Çok değil, daha bir ay önce Nisan'da sözleşmemizi önericez diyenle bugün yolları ayıran aynı adam.

Rijkaard'ın gönderilmesiyle ilgili sesler yükselmeye başladığı gün Aslantepe kombinesiyle ilgili farklı planlara yönelmiştim bile. Taraftarlığı bir kenara bırakmak kolay birşey değil. Ama eğer taraftarı olduğum kulüp böyle sikip atabiliyorsa değerleri, 2008'e kadar ki o karanlık günlerin ardından 4 Haziran 2009 günü tekrar umutlandıran adamı kapı dışarı ediyorsa.. Ben de bir süreliğine koyarım bir kenara.

Maçlara gidecek olsam da forma giyeceğimi, sarı kırmızı taşıyacağımı çok sanmıyorum. Bu pratikte ne kadar kalır bilemem. Her ne kadar blog'a bu aralar uğramasam ve blogdaşımla konuşmamış olsam da blog'tan sarı kırmızıyı kaldırıyorum.

Başka da birşey söylemicem. Bundan birkaç zaman sonra yine ağzımızdan salyalar aka aka izleriz bir takımı. Kulübesinde yine o efendi surat olur. Kafamızı sokucak delik ararız. İtin götüne soktuğunuz Rijkaard'ı ve oynattığı oyunu izlersiniz yine ağzı açık ayran budalası gibi. Sonra Sergen gibi bazı omurgasızlar o başarısını da başarıdan saymazlar. Barcelona'yı saymadıkları gibi.

Rahat bırakın artık Galatasaray'ı. Yeter. Vizyonsuz, geleceksiz adımlar atmayın, umutları boşa çıkartıp insanları bozuk para gibi harcamayın. Döktüğüm yaşa değmezsiniz.


Güle güle Rijkaard. Güle güle Neeskens. Kulübede sizi görebilmek bile şerefti resmen. Sarı-kırmızı'yla görmek. Yapabileceklerinizi görüp sabırla beklemeye her daim hazır olmak. Zaman zaman eleştirsek de her daim inanmak.

Size Derwall gözüyle bakmak çok başkaydı..
En kötü günde bile varlığınızla umutlanmak..

Güzeldi gerçekten. Ama burası sırtlanlar arenası. Özgürlüğe, efendiliğe, sineye çekmeye gelmez. Burda masaya yumruğunu vurmaya kalkışmak da herkesin harcı değildir. Harcı olanları da biliyoruz. Sakinliğe, asil duruşa gelmez.

Asaletin bize yeter diye bağırmak kolay. Asıl olan asilleri orada tutabilmek.

Peşindeyiz her yerde Rijkaard.
Peşindeyiz her yerde Neeskens.

Herşey için, bu kulübün aslında nasıl bir oyuna layık olduğunu kısa süre de olsa gösterdiğiniz ve bir kez daha vizyonsuzluğu ve harcamanın ne kadar kolay olduğunu herkese gösterdiğiniz, duruşunu bozmadığınız için teşekkürler.

Ne yazdığımı da hatırlamıyorum. Ama arkasındayım.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails