20100920

2010-11 NBA || Philadelphia 76ers

Philadelphia 76ers: Belki Biraz İstikrar Ve Gelecek

Genel Bakış

Philadelphia 76ers benim için her daim çok özel olmuştur Iverson sebebiyle. Hele döndüğünde yaşadığım heyecana denk geldiyseniz blog'ta anlamışsınızdır :) Ama Sixers Larry Brown'lı Iverson'lı Aaron McKie'li dönemlerden beridir sürekli bir düşüş halinde. İki AI'ın varlığı birşeyleri düzlüğe çıkartır diyorduk ki Iverson'ın ayrılışı geldi vs vs.

Philadelphia zaten çoğunlukla iki kişinin sırtında yükselen bir yapıya sahip olmuştur. Bunu Moses Malone/Julius Erving ve Charles Barkley/Julius Erving zamanlarından görmek mümkün olduğu gibi Iverson dönemleri de benzer şekildedir ama burada Iverson'ın biraz daha tek kaldığını atlamamak lazım.

Igoudala geldiğinde double AI oldular ve Igoudala'nın Iverson'dan sonra bu takımın franchise oyuncusu olacağı konuşuluyordu. Aslında 2006'da Iverson'ın Nuggets'a geçmesiyle birlikte bu görevi de aldı. Ve giderek gelişen bir seyir izledi.

2008'de çok daha olgun bir Igoudala vardı karşımızda. Her alanda kendini geliştiren, pas yollarını kollayan bir Igoudala. 41-41'lik bir sezon derecesiyle Philadelphia'yı play-off'lara taşıdı. Her ne kadar ilk turda elenseler de Igoudala $80m'luk kontratı kapmayı başardı.

2009'a ise daha da iyi girdi. Tamamen olgunlaşmıştı artık ve savunma yönünü inanılmaz derecede geliştirmişti. Blok, ribaund ve asistte çok yukarılara çıktı. Bu sene de takımın superstar'ı tabii ki Igoudala ama Igoudala tek başına Konferans Finali oynatabilecek birisi değil. Takımın diğer parçalarının da özellikle savunmaya çok daha ciddi katkılar vermesi lazım.


2009-2010 Sezonu

Eddie Jordan getirildi takımın başına. Sonrasında ise Aralık'ın hemen başında Iverson ikinci Sixers baharına başladı bir senelik garantisi olmayan bir kontratla ve 2006'da 76ers'ı bırakıp gittiği Nuggets'a karşı ironik bir maça çıktı. 11 sayı, 6 asist ve 5 ribaundla oynadı ancak Philly 10 sayı farkla maçı kaybetti.

Igoudala'nın savunma yetenekleri ortadaydı ancak NBA takımları arasında takımın yıldızı olan oyuncularda en düşük sayı ortalamasına sahip isimdi Igoudala 17pts ortalamayla. Ayrıca büyük gelişimler beklenen Speights da sakatlıklarla uğraşıyordu ve toplamda 20 maç kaçırmış, istenen katkıyı da verememişti, istikrar yakalayamamıştı.

Louis Williams'ın performansı arttı ki bu çok önemliydi Sixers için. Öte yandan Elton Brand hemen her maçta oynadı kabus gibi geçen 2008-2009'un ardından ama onun da efektifliği yerlerdeydi. En büyük hayal kırıklığı belki de Dalembert'ti. Ribaundlarda ortalaması çift haneleri bile göremedi. Ancak öte yandan Thaddeus Young 20'ye yakın maç kaçırmasına karşın iyi işler yaptı.

Öte yandan Eddie Jordan'ın oynatmaya çalıştığı sürekli hareket halindeki, pas ve katlarla dolu hücum oyunu, Princteon hücumu tutmadı takımda. Ama bunda ısrarcıydı ve takım içerisinde bu durum huzursuzluk yaratmaya başlamıştı. Zaten takımın yapısı buna uygun değil. Kısalar çok hızlı uzunlar çok yavaş. O yüzden 1-4 ve 2-5 arası yapılan pick&roll'lardan yeterli verimi alamıyorlardı.

Iverson Aralık ayında gelmişti takıma ve 14 sayı ortalama yakalamıştı, güzel sinyaller veriyordu, biraz daha izlettirecekti kendini sanki. Ama olmadı. Şubat ayında kızının teşhis koyulamayan hastalığı sebebiyle takımdan süresiz olarak ayrıldığı açıkladı. Ardından da Ed Stefanski'nin sezonun geri kalanı boyunca takıma dönmeyeceğine dair açıklama geldi.

.329'luk bir galibiyet yüzdesiyle, 32-55'le tamamladılar. Doğu'da 13. Atlantik'te ise 4.lükte kaldılar ve haliyle de play-off'lara çıkamadılar. Tarihinde çokça büyük dönemler görmüş bir takımın şu halden en azından biraz daha yukarılara çıkması beklenir. Onlar da buna yönelik birkaç değişikliğe gittiler yaz boyunca ama ilk etapta yeterli olacağını sanmıyorum.


2010 Off-Season

Bu yaz da uzun zamandır olduğu gibi yoğun geçti Sixers adına. Öncelikle off-season'da yapılan değişimlere bakalım kısaca.

Çok önemli bir değişim var Sixers'ta; Ed Stefanski'nin ne yaptığını bilmez halleri sıkıntıları artırınca görevine bir anlamda son verildi ve benim en çok beğendiğim GM'lerden biri olan Rod Thorn'la anlaşıldı. Stefanski hala kulüpte, ancak kararların tamamı Thorn'un elinden geçecek.

Thorn 78-84 arasında Bulls'taydı. 2000-2010 arasında Nets'teydi ki benim için ölçü olan Nets yıllarıdır. The Big Three'yi kurdu burada; Richard Jefferson, Kenyon Martin, Jason Kidd. Sonrasında da Vince Carter. Ama genç isimleri de takaslarda takıma kazandırmaktan geri kalmadı.

Özellikle bu üçlüyü bozması, salary cap'te dünya kadar yer açıp Brook Lopez, Chris-Douglas Roberts gibi isimleri draft ederek takımı yeniden yapılandırması çok önemli hamlelerdi. Belki Jefferson ve Kidd'in gönderilmesi, muhtemel bir Nets Hall of Famer olmaktan alıkoydu bu iki ismi ama öte yandan da geleceği yapılandırma anlamında çok ciddi fırsatlar verdi kulübün eline.

Özellikle ilk 4 yılında Nets'e müthiş zamanlar yaşattı. Ardından da takımı gençlere yönlendirdi. Takımı bıraktığında Nets'in elinde önlerindeki 3 yıl içinde kullanacakları 10 tane draft hakkı ve $15m'a yakın da salary cap'te boşlukları var.

Böylesi bir ekonomi/performans oranı anlamında deha olan, takım ihtiyaçlarını, ne zaman yenileneceğini, ne zaman yıldız takaslarına gidileceğini iyi analiz eden birinni Sixers'a kazandırılması bence çok önemli bir adımdır. Zira Ed Stefanski'nin yaptıklarına pek de anlam yükleyebilmek mümkün değil.


Ayrıca koç değişikliğe de büyük bir değişiklik getirecek. Princeton Hücumu takım içerisinde ciddi huzursuzluk getirmişti. Hücumdaki hız, savunmaya da savruk dönüşü getiriyordu. Takımda zaten ciddi şekilde bir sertlik eksikliği mevcuttu bir de üzerine bu takımı disiplinsizliğe itecek cinsten akışkan hücum anlayışı eklenince Jordan'ın Sixers macerası sadece bir sene sürdü.

Jordan ve kadro birbirlerinin tam zıttıydı. Bu yüzden Sixers, Jordan'ın tam zıttıyla; Doug Collins'le anlaştı. Collins, Jordan'ın tma tersi. Gençlerle iletişimi iyi olmasının yanında sahaya koyduğu mantalite de bambaşka. Çalıştırdığı üç takım da inanılmaz gelişimler gösterdi; Bulls 1986, Detroit 1995 ve Washington 2001. Üç takım da galibiyetlerini ortalama 16 maç kadar artırdı. Savunmalarında gözle görülür bir artış vardı. Detroit'in 2000ler'de bir kez daha Bad Boys olmasının bir anlamda da selefi olmuştur.

Baktığımızda Sixers Collins için biçilmiş kaftan. Çünkü fizik, hareketlilik ve savunma becerileri anlamında üç genç ismi oluğu zaman elinde, Collins'in sistemi işlemeye başlıyor; Igoudala ve Jrue Holliday. Üçüncü ismi zamanla göreceğiz. Ama bence Evan Turner olacaktır bu.

Şimdi kadroya bakalım; Dalembert Sacramento'ya gönderildi. Yerine ise 22 yaşındaki Spencer Hawes ve Andres Nocioni alındı. Karşıdan bakınca kötü gibi gözüküyor. Çünkü ben her ne kadar yetersiz bulsam da Dalembert bu takımın boyalı alan dahilindeki tek uzun tehdidiydi. Ama uzun vaadede baktığımızda Hawes'ın bir yıllık kontratı var ve bu sezondan sonra uzun vaadede faydalı olup olamayacağına karar verilebilecek. Ayrıca Nocioni'nin kontratı da iki senelik ki burada da Elton Brand'in rezalet ötesi cap kaplamaktan başka bişeye yaramayan kontratıyla aynı senede biteceğini söyleyebiliriz; 2013.

Öte yandan benim için en önemli isim ise Evan Turner. 2013 de Sixers için kilit sene. Evan Turner Sixers'ın franchise player'ı olabilecek bir isim ve bu seneden itibaren katkısını gösterecektir. Turner skorer katkısını artırdıkça da Igoudala'nın savunma meziyetleri daha da ön plana çıkacaktır ki bu da Sixers'ı daha sağlam bir hale getirecektir.

Şuan için inanılmaz atlet, çabuk ve Collins'le beraber savunmasını ön plana çıkarabilecek bir takım yolunda ilerliyor takım. Tam 12 Dev Adam hesabı; savunmasıyla var olacak ve tek ayak üstünde yakalayacaktır rakiplerini. Bu da doğru pası yaptıkları anda çok daha fazla skor üretebilecekleri anlamına geliyor.


Artılar & Eksiler

Artılara baktığımızda inanılmaz atlet ve çabuk bir takım görüyoruz. Eddie Jordan yönetiminde göremesek de Collins bu fiziksel meziyetlerden maksimum savunma meziyetlerini ortaya çıkarabilecek bir isim. Bu kadar atlet isimlere sahip olduktan sonra da "transitions" dediğimiz, fastbreak'le est arasında kalan, savunmanın dengesiz kaldığı hücumlarla çok ciddi tehditler yaratacaklardır.

Ayrıca Evan Turner da Igoudala ve Holiday ikilisini tamamlayacak ve savunma üçgenini sağlayacak isim olacaktır. Muazzam bir atlet. Bu üçlü savunmayı oturttuğu anda hücum anlamında da çok daha rahatlayacaktır Sixers takımı. Doug Collins çok doğru karar.

Eksiler ise biraz daha fazla. Takımın en büyük eksikliği dış şut, dahası üç sayı. Ayrıca boyalı bölge savunması ve sete set hücum. İyi savunmayla hücuma çıkmak istiyorlarsa bu potaaltı savunmasını artırmalı ve ribaundlara ekstra bir konsanstrasyon vermeleri lazım.

Ayrıca Iverson gitti gideli yarı saha hücumunu yapamıyor Sixers. Turner, Speights ve Holliday sahip olduklarının tamamını ortaya koymadan bu problemi çözebileceklerini de pek sanmıyorum.

Dalembert'in gidişi ribaund anlamında sıkıntılı gözükse de uzun vaadede Turner'ın girişi ortalamada artış sağlayacaktır Sixers'ta. Yarı saha hücumundaki eksikliklerini iyi savunma ve çabuk hücumla bir yere kadar kapatabilmeleri mümkün ama potaaltı çok sıkıntılı duruyor. Potaaltının yükünün hafifletmek de yine kısalara düşüyor. Penetreleri durdurdukları sürece potaaltı da daha rahat edecektir.

Hedef & Beklentiler

Büyük ihtimalle hedef play-off'lara kalmak olacaktır. Yapılabilir mi? Mümkün. Ama daha gerçekçisini isterseniz bence Collins yönetiminde savunmayı oturtup şekli şemali belli bir strateji ve takım kurarak gençleri ilerletmek ve Thorn idaresinde de Brezec gibi fail takasların yerine takımın geleceğinin ihtiyacı olan oyuncular ve zaman zaman da beklenen günleri çabuk getirmek için yapılacak takaslar olmalı.

Ama eğer Doug Collins istediklerini çabucak takıma oturtursa, o zaman play-off'a kalmaları da şaşırtmamalı diye düşünüyorum.

İznlenmesi Gereken: Evan Turner
Gidenler: Samuel Dalembert, Eddie Jordan, Rodney Carney,
Gelenler: Rod Thorn, Evan Turner, Spencer Hawes, Andres Nocioni, Doug Collins

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails