Üç puandan fazlası kazanıldı bu akşam; Elano Blumer. Hakan Balta'nın göbekte çıktığı bir savunma dörtlüsüne anlam verememiştim; taa ki Mustafa Sarp'ın cezalı olduğunu hatırlayıp kıpkırmızı kesilene kadar :)
Mustafa Sarp'ın yokluğunda Galatasaray'ın orta alanda iki seçeneği vardı, ya Mehmet Topal göbeğe inecekti yerine tam olarak hazır olmayan bir Ayhan oynayacaktı ve akıcılık olarak sıkıntı yaşayacaktık yada Mehmet Topal yerinde kalacaktı ve defans hattında rotasyona gidilecekti. Rotasyonu tercih etti Rijkaard ve Gökhan'la Sabri'nin yokluğunda tecrübesi ve gününde olduğunda o güçlü fiziğini kullanabilecek olan Hakan'ı Servet'in yanına çekti. Böylece solda da Caner'i izleme fırsatımız oldu, sağda zaten Sabri'nin yedeği Uğur vardı.
Bakınca ilk başta oldukça sinir bozucu sonuçlar çıkarabilecek bir dörtlüydü. Ve başlangıçta böyle oldu. Ama Hakan'ın da Caner'in de başından aşağıya kaynar su döküldü yediğimiz ikinci golden sonra ve özellikle Hakan kanatta yaşattığı işkence dolu günlere dur der gibi oldu. Tüm aklıyla birlikte sahadaydı ve fiziği önceki haftalardaki o çirkin görüntüsünden uzaktı; hızlı ve çevik bir formda Servet gibiydi. Caner ise solda takıma adapte olmaya başladığını, zaten sakatlıklarla boğuşma konusunda kronikleşen takımda rotasyon dahil edilirken güven duyulabileceğini gösterdi.
Uğur'a gelince. Önceki maçta ortaları biraz daha güven vericiydi. Ama bir gerçek vardı soğuk su gibi çarptı; Uğur'un fiziği bir garip. Kilosu mu fazla, hızını mı yitirmiş yoksa sadece formsuzluk mu tam olarak anlayamadım ama fiziksel bir sıkıntısı olduğu aşikar. Ayrıca konsantrasyon eksikliği de söz konusuydu, Sabri'nin yedeği olarak kalmaktan ilk 11'de çıkınca ne yapacağını şaşırmış gibiydi. En çok şüphe edilecek kişi Caner iken Hakan'la birlikte iki solak gayet iyi oynadılar.
Ertuğrul zaman zaman koşularıyla etkili oldu, dengemizi bozdu ama kanat organizasyonlarında çok eksik kalmış Özdilek. Uğur'un geçilmeyeceğini bile düşünmüş olsa (ki yok öyle bir dünya) bile ilk bakışta en kırılgan nokta gibi gözüken Caner'in kanadını bile sadece serbest rol olarak sağ/sol arasında mekik dokuya Zitouni'yle kullanmaya çalıştı. Uğur'dan pozisyon kollasalar da Ertuğrul'la, Şenol'la, Caner'in kanadını özellikle Hakan/Mehmet tandemiyle hiç kullanamadılar. Caner oldukça istekliydi, arkadaşlarının hücumda ne yapmayı sevdiğine de alıştıktan sonra hücumda daha etkili olmaya çalışacaktır.
Djiehoua süratli, iyi kötü top da tutabiliyor. Bizim Servet böyle giderse ve yanına hakikaten çok süratli ve kademe anlayışı/savunma bilgisi üst düzey bir stoper alınmazsa Djiehoua'yı cebinden çıkarak forvetlerle karşılaştığımızda çok fena sıkıntılar çekeriz.
Bunların haricinde ikinci yarıda oyunu toparlamış olsak da, Antalya'nın çok genç olmasa da koşan ve oynamak isteyen bir hali vardı. Djiehoua ve Necati kendi yetenekleriyle bir şeyler yaratmaya çalıştılar. Onun haricinde Keita'nın savunmasında büyük hata ettiler; tecrübeli ve savunma bilgisi yüksek Orhan Ak'ı sol kanada çekip Keita'yı taç çizgisinin de yardımıyla 1.5 kişiyle marke edebilirdi Şifo. Yapmadı, Keita da bir geçti attı, iki geçti attırdı.
Öte yandan Antalya'nın bu koşan ve kendi çabasıyla da olsa yaratmak isteyen kadrosuna karşı aslında iyi direnç gösterdik, Belediye'ye yapamadığımızı Antalya'ya yaptık ve presle olmasa bile çoğunlukla tam saha yaptıkları preste fazla pasla koşmalarını sağladık, yoruldular. Belediye'yi yoramamıştık ve eğer atamadığınız yetmezmiş gibi bir de 70.dk'ya kadar rakibi yoramadıysanız atamayana atıyorlar. Gerçi direkten ne toplar döndü ama oyun olarak Belediye'nin son 15dk'sında yaşadığımız mental çöküşü yaşamadık.
Son olarak kısaca hücum 4'lümüzden bahsedip bitireceğim. Önce Kewell. Maç heyecanıyla artık yaşı dolayısıyla tutamadığı veya saklayamadığı toplara küfür edilebiliyor. Ama zeka, her daim zekadır. Ve top tutmakla, adam geçmekle alakası yoktur. Aksine bugün Kewell gösterdi ki, bazen o topu tutmamaktır asıl olay.
Arda'ya gelince. Birşeyler yapmaya çalışıyor, o Ankaragücü'nden sonraki süreçteki gibi isteksizlik yok. Ama kafası rahat değil, bunu görebiliyorsunuz. O sezon başına kornerden Mustafa'ya Kewell'a gol attırdığı ortaları, kaleyi cepheden gördüğün kavisle kale önüne indirip Hakan'a dokunmak kaldığı pozisyonlarını göremiyoruz. Maç esnasında bir var bir yok, zaman zaman çok yanlış kararlar veriyor. Bugün özellikle bir pozisyonda (dakikayı hatırlayamadım) hemen yanından Caner'in bindirmesi vardı, Arda da gayet akıllı bir şekilde ortaya doğru kat ederek Antalya'nın sağ bekini ve Jedinak'ı üzerine çekip Caner'in bindirmesini markajdan kurtardı. Sonra ne yaptı? Bastı, durdu, döndü ve en sonunda orta alanın gerisine çıkardı topu.
Son olarak Keita ve Elano. Aslında bu takımın şuan için iki yeni transferi. Keita cezadan sonra Rijkaard'ın izlediği disiplin politikası, Elano ise nihayet beklenen düzeye çıkmak üzere oluşu. Keita yine koşuyordu ama hafif bir kırıklık vardı üstünde, sanki Rijkaard'ın kendini tekrar kanıtlamalı sözüne içerlemiş de "hoca daha ne kanıtlayacağım, Ronaldinho'yu da PSG'den almıştın beni de Lyon'dan aldın" dermiş gibiydi. Ama bu oyuna istediği anda ağırlığını koymasına engel olmadı, ve böyle de olmalıydı. Oyuncu psikolojisi, Govou'nun arkasında kalıp da beklemediği bir Lyon macerası yaşayıp Galatasaray'da takıma çarçabuk adapte olduktan sonra demirbaş haline gelmesi. Böyle bir süreci göz önünde bulundurduğumuzda Keita'nın bu içerlemiş gibi hali normal. Ama güzel olan, bunu Arda gibi oyununu takımı ciddi şekilde etkileyecek kadar bozmamış olması. Neyse saat geç olmuş, cümleler lastikleşti uzuyor. Belki gündür elden geçiririm, kusura kalmayın.
Ve son olarak da Elano'yla bitireceğim. Elano'nun sezon başından beri olması gereken yerdi zaten orta 3lü. Nihayet bunu insanların gözüne soktu. Belki de sezon başından itibaren takıma alışması için ilk olarak orada görev verilseydi, daha çabuk kendini gösterirdi. (fiziksel yeterlilik hariç, devreden sonra tam bir Elano bekliyorum) Ama Belediye maçında ufak parçalar izletti. Bu akşam ise devre arasından sonra nasıl bir Elano bulacağımızı gösterdi.
Aralık'ın ikinci haftasında üç puanı tekrar hatırladık. Belediye ve Antalya maçları gösterdi ki bu takım sezona nasıl girdiğini hatırladı. Tekrardan bu seviyeye ulaşmak için çabalamalıyız. İkinci yarıya da sezon başı gibi girebilir ve bu devredeki kadar anlamsız puan kayıpları yaşamazsak şampiyonluk potasının en büyük adaylarındanız.
Gecenin ilerleyen saati ve bastıran uyku yüzünden saçma ve uzun cümleler kurmuş olabilirim, yarın gündüz tekrar gözden geçirir düzeltirim yazıyı. Galibiyetin keyfini çıkaralım.
Ha ayrıca ikinci yarıda oyunu toparlamamıza rağmen yine dört kişiyle hücum ettik, bu belki de söylenebilecek tek ve büyük olumsuzluktu ikinci devredeki oyunumuz için. Ama zaten Barış'ın sağ beke kaymasıyla birlikte takıma henüz hücum anlamında alışamayan bir Caner'in varlığı yeteri kadar kısır kılmıştı orta alandan başlayan kanat hücumlarını. Ama bu sefer de şunu gördük ki bu takım dört kişiyle, kendi kademesinde bulunan ve geriden koşarak yetişmeye çalışmayan dört savunmacıyla aslında düzgün bir görüntü çiziyor, görece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder